13 Ağustos 2011 Cumartesi

Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkelerinde geciken bahar





Arap Baharı olarak nitelendirilen Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkelerinde başlayan ayaklanma hareketi henüz bahara dönüşmedi. Bilakis, bu ülkelerde kaos ve kış devam ediyor. Her gün çok sayıda insan çatışmalarda açılan ateş sonucu hayatını kaybediyor.

Bu ülkelerin ortak özellikleri hepsinin Müslüman olması ve günümüz demokratik yönetim tarzından yoksun olmaları. Bir başka göze çarpan ortak özellikleri ise yaklaşık bir asır öncesine kadar Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde olmaları.

Bir asır önce bağımsızlık için mücadele başlatan bu ülkelerin insanları, aslında geçen bu süre zarfında bağımsızlıklarına kavuşamamış, belli kişi ve grupların otoriter yönetimleri ile idare edilerek bugüne kadar gelmişler.

Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkelerindeki olayların ilki Tunus’ta bir sokak satıcısı gencin otoriter rejime olan tepkisinin neticesi olarak kendisini yakarak başladı. Neyse ki, bu ülkede fazla bir çatışma ve can kaybı olmadan olaylar yatıştı. Ülke şimdi geçiş dönemi yaşıyor. Tunus’ta başlayan bu hareket bölgenin diğer ülkeleri için de bir kıvılcım oldu.

Kuzey Afrika ülkelerinde ayaklanmanın ikinci durağı Mısır oldu.

Tunus’tan ilham alarak sokak gösterilerine başlayan Mısır halkının gösterilerinin neticesinde Hüsnü Mübarek 30 yıla yakın süren iktidarını bırakmak zorunda kaldı.

Burada da fazla zayiat verilmeden olaylar önemli ölçüde durdu. Zaman zaman olayların sembolü olan Tahrir Meydanı, rejimin demokratikleşmesi için Mısırlı vatandaşların gösterilerine maruz kalıyor. Mısırlılar demokratik yollarla seçimlerin yapılıp meşru yönetimin işbaşına gelmesi özlemi içindeler.

Bölgede en çarpıcı gelişmelerin yanşandığı ülke ise Libya. Libya’da hükümet karşıtı gösteriler nedeniyle güvenlik güçlerinin göstericilere şubat ayında ateş açması sonrasında giderek yoğunlaştı. Mart ayında BM Güvenlik Konseyinin Libya’yı uçuşa yasak bölge ilan etmesinin ardından, Nato komutasındaki askeri güç Libya halkını Kaddafi güçlerine karşı korumak için misyonunu sürdürüyor. Ancak ülkede geleceğe yönelik net bir durum henüz belirgin değil.

Fas, bölgenin bir diğer sancılı ülkesi. Ülke, kralın gücünü zayıflatacak anayasal değişiklik için karar aldı. Böylece Fas halkı daha adil bir yönetim biçimine kavuşmuş olacak. Fas gibi Cezayir’de aynı beklenti içinde, anayasada yapılacak değişikliklerle demokrasinin güçlenmesi yönünde adımların atılmasını bekleniyor.

Libya’dan sonra en kanlı olayların yaşandığı ülkelerden biri ise güney komşumuz Suriye. Ülkede hemen hemen her gün onlarca insan öldürülüyor. Şu ana kadar herhangi bir dış müdahale yoksa da, yönetimin uluslararası toplumun istediği şekilde adım atmaması halinde müdahalenin sinyalleri veriliyor. Umman ve Yemende de aynı sıkıntılar yaşanıyor, bütün bu ülkelerde yaşayan insanların talepleri aynı.

Bu yılın başlarından itibaren Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkelerinde yaşanan gelişmelere baktığımızda, bu ülkelerin önemli bir ortak noktası hepsinin Osmanlı İmparatorluğundan sözde bağımsızlık ümitleriyle ayrılmış olmaları ve Müslüman ülke olmaları.

Bir başka çarpıcı ortak noktaları ise otoriter liderlerin öncelikle nepotism yönetim anlayışını ön planda tutarak ülkelerinin ve insanlarının menfaatini ise sonraya bırakmış olmaları.

Yönetim şekline baktığımızda da, mevcut yönetimlerin hepsinin bir fabrikasyon ürünü olarak bu ülkelere has biçilmiş bir görüntü vermeleri.

Netice olarak işsizlik, hayat pahalılığı, baskı ve yolsuzluklar, seçme ve seçilme haklarının olmaması ve fikir özgürlüğü gibi temel hak ve özgürlükleri istemeleri ayaklanmanın yaşandığı ülkelerin ortak talepleri.

Dileğimiz bu kardeş ülkelere daha fazla kan dökülmeden gerçek baharın bir an önce gelmesi.