27 Haziran 2015 Cumartesi

Teröre karşı ortak tavır


 

Tunus’ta düzenlenen son terör hadisesi terörün İslam ülkelerinde sebep olduğu ve olacağı caniliğindeki kararlılığının açık bir göstergesidir.

Bu çirkin kararlılık karşısında terörün hedefindeki ülkelerin - tabii bunların hemen hemen tamamı İslam ülkesi - sessizliği ve adamsendeciliği ise hayret verici bir durum…

Artık bu ülkelerin ortak bir tavır almalarının, ortak hareket etmelerinin zamanı gelmiş geçiyor.

Bu anlayış devam ettikçe, zaman İslam ülkelerinin aleyhine işliyor.

Alınacak bir ortak tavır karşısında duracak İslam ülkeleri de olabilir. Bunların başında Iran olacaktır. Iran hep İslam ülkelerinin menfaatlerinin karşısında durarak terörü destekler bir tavır ve anlayış içinde olmuştur.

Bir bakıma terörden medet ummuş ve kendi menfaatlerinin korunmasını da bu yolda görmüş intibaı vermiştir.

Son dönemde uluslar arası toplum İran’a pek dokunmuyor.   

Hatta İran’ın bölgesel bir güç olduğu algısı oluşturuluyor.

Bu şekilde pohpohlanarak gerek Suriye ve gerekse diğer bölgelerdeki çatışmalara verdiği destek de onaylanmış oluyor.

Eğer Suriye’ye olan desteğini bugüne kadar sürdürmemiş olsaydı bu ülkede 5 yıldır devam eden insan katliamı devam etmemiş, temel insan haklarını esas alan bir düzen kurulmuş olurdu.

İran’a benzer bir politikayı da Suudi Arabistan’ın izlediğini göz ardı etmemek gerekiyor.

Bundan anlaşılan ise bu iki ülkenin İslam ülkelerinin ortak menfaatlerini gözetmede pasif bir tutum içinde oldukları izlenimi veriliyor.

Bilindiği gibi İslam ülkelerini tehdit eden uluslar arası DAEŞ denilen ve bulunduğumuz bölgeyi de yakından ilgilendiren, kendini bütün dünyaya sözde İslam devleti olarak tanıtan bir terör örgütü...

İslamiyet’in ismini ve asil değerlerini kullanarak bu kisve altında eşi görülmemiş vahşetler sergiliyor.

Bütün batı medyası da bu yanlışlığı destekliyor.

Bu medya Türkiye’yi de fırsat buldukça bu cani örgüte destek verme algısı oluşturmaya çalışıyor.

Kendi ülkelerinde yetiştirdikleri sözde İslam gençlerini ülkemiz üzerinden bu örgüte gönderdikleri de zaman zaman oluyor.

Bu çirkin oyun dünya kamuoyunda sırf ülkemizin ismini lekelemek ve bu cani hareketi destekler intibaını vermek amacını yeğliyor.

Uzun yıllardır terör örgütleri gerek ülkemizde ve gerekse diğer birçok İslam ülkesinde tahribatlar yaptı, yapıyor.

Bu örgütlerin sığındıkları gerekçe ne?

Ülkemizde katı bir ırkçılık üzerinden yapıldı.

Gerek Afrika ve gerekse Ortadoğu ve diğer İslam ülkelerinde ise sözde İslam devleti veya şeriat devleti kurulması maksadıyla yapılıyor.

İslam’ın temel değerlerinin bu derece, bu çapta istismar edildiği bir dönem görülmemiştir.

Yine bu ülkelerde bu terör örgütlerinin marifetiyle temel insan haklarının yok sayıldığı ve ihlali görülmemiş boyutlara ulaşmıştır.

Şimdi emperyalist güçler gördüler ki bölgesel terör örgütleri eğer karşı koyacak bir güç ve irade görmüyorlarsa bu işte başarılı oluyorlar. “Madem bu işte bir başarı sağlandı gelin biz bunu uluslar arası bir örgüte dönüştürelim” dediler.

Netice olarak DAEŞ denilen çok uluslu tam donanımlı yeni bir cani örgütü İslam ülkelerine musallat ettiler.

Bu cani örgüt göründüğü kadarıyla her geçen gün güçleniyor ve İslam ülkelerinde yayılıyor.

Bugün herhangi bir eylemi olmayan bir başka İslam ülkesinde yarın için olmayacağına dair bir garanti yok.

Bu örgütü peydahlayanlar ve arkasında duranlar şartlara göre yeni stratejiler geliştirip uygulamaya koyabilecekler, gelişmeler böyle bir tehlikeye işaret ediyor.

Bu nedenle İslam ülkelerinin bu tehlikeyi iyi analiz etmeleri ve bu doğrultuda ortak bir strateji geliştirmeleri kaçınılmaz görünüyor.

Uluslar arası platformlarda bir ortak ses ve kararlı duruş bu cani hareketleri daha fazla büyümeden yok edebilir ve yok etmelidir.

Gelişmeler teröre karşı kesintisiz teyakkuz durumunun önemini bir kez daha gösteriyor.