20 Aralık 2014 Cumartesi

Samimiyetsizlik batı dünyasının gerçek yüzü mü?


 

Batı dünyası güvenirliğini her fırsatta izhar ediyor. Sürekli, işine gelmediği durumları tenkit etmeyi ve yol gösterici olmayı kendine görev addetmiş.

Kendini hep akıllı, karşısındakini bu melekeden yoksun sayma garabetine düşmüştür.

Sureti haktan görüntüsü verme rolünü artık oynayamıyor.

Özünü son yıllarda içine düştüğü çelişkili durum ve açıklamalarla net bir şekilde göstermiştir.

İster istemez bu çelişkili durumunu ortaya çıkarmak mecburiyetinde kalmış ve artık gerçek yüzünü maskeleyecek bir bahanesi kalmamıştır.

Geçmişte yeryüzünün bu kadar çok ve yoğun bir şekilde insanlık dramına sahne olduğu bir dönem belki de görülmemiştir.

Bugün insanlığın içine düştüğü bu sorumsuzluk ve vahşet durumu herhalde cahiliye dönemini ve de ortaçağ karanlığının yaşandığı dönemleri geride bırakacak seviyeye ulaşmıştır.

Şimdi batı dünyası ve onların temsilcileri bugün yeryüzünün değişik bölgelerinde özellikle ve ağırlıklı olarak İslam dünyasında yaşanan vahşet ve zulüm seanslarını görmezden gelip, işine gelmediği ve zulmünü daha da artırmak ve yaymak için haktan ve adaletten bahsederek kendini çok temiz ve masum gösteremeye çalışıyor.

Karşısındakini ise yeryüzünde yaşanan vahşet sahnelerini bilmediğini sanarak, aldatma yollarına başvuruyor.

Sözde insanlık damarı depreşiyor, insan hakları ve hukukun üstünlüğü gibi o bilenen, laftan öteye geçmeyen söylemlerin arkasına sığınarak tepki gösteriyor.

Artık bu anlamsız ve yersiz tepkiler hükmünü yitirmiş, yaşanan canlı vahşet karşısında kendi değerlerini lağv etmiştir.

Vahşetin yaşandığı durum ve yerlerde sesini çıkarmayıp çok daha basit meselelerde ya da yakma yıkma olaylarında sureti haktan görünmeye çalışılırsa bu samimi olmayışın, haktan ve haklıdan yana olmayışın göstergesi olur.

Dört senedir Suriye’de yapılmadık vahşet ve işkence kalmamışken, bugün insanlığın sahip çıktığı bütün değerlerin ayaklar altına alındığı yerlerde dil yutulurken, çok daha basit ve telafisi mümkün olan durumlarda hemen endişe etmek ise söz konusu değerleri istismar etmekten başka bir mana taşımamaktadır.

Önce vahşetin yaşandığı yerlerde haktan ve mazlumdan yana samimi bir tavır al ve bunu somut bir şekilde göster de ondan sonra belki inandırıcı olursun.

Afganistan’da, Pakistan’da, Filistin’de, Suriye’de, Myanmar’da, Afrika’da yaşanan katliamlar insanlık bekliyor, samimiyet bekliyor.

Buralarda yaşananlara karşı samimi bir tepki gösterilmeyi bekliyor.

Güvenlik Konseyini toplayarak alınacak samimi kararla bir günde bu vahşetin yaşandığı yerlerde sükûnetin tesis edilmesini bekliyor.

Vahşetler karşısında susmayı tercih ederken, basit olaylar karşısında sureti haktan görünmenin sirkati söylemekten, samimiyetsizliği izhar etmekten hiç farkı yok.