20 Haziran 2014 Cuma

Şehir ve insan


 
 
 
Şehirleşme günümüz insanlarının yaşam şeklinin gereği olarak her geçen gün artış gösteriyor. Küresel ölçekte %50’yi aşan şehirleşme önümüzdeki on yıllarda artışını sürdürmeye devam edecek.
Dolayısıyla şehirleşme yerel yönetimlere bir yandan yeni yükler getirirken aynı zamanda bu yükleri hafifletmek için ilgili alanlarda yatırımların sürdürülmesini zorunlu kılıyor.
Şehirleşme aynı zamanda tabii kaynaklar üzerine de kayda değer yükler getirmeye devam edecek.
Eskinin o gecekondu anlayışlı nereyi bulursam, nereye gözümü kestirirsem oraya bir göz oda, sonrasında kademeli olarak diğer eklentilerini yapmayı; dahası üzerine birkaç kat çıkma dönemi geçmişte kaldı.
Bu yanlış yapılaşma modeli dönüşümle birlikte tarihte kalmış olacak.
Şimdi her yönüyle dört başı mamur meskenler yapılarak ihtiyaç sahiplerinin hizmetine sunuluyor.
Ak Parti iktidarları döneminde başlatılan ve aynı zamanda ülkemiz üzerinde bulunduğu jeolojik yapının bir lüzumu olan dönüşüm projeleri ile şehirlerimiz daha sağlam ve daha modern yapılara ve görünüme kavuşuyor.
Bu dönüşüm birçok açıdan ülkemiz için fırsatlar sunuyor.
Eskinin o yanlış yapılaşma anlayışı, bu dönüşüm projeleriyle o yanlış yapılaşmanın oluşturduğu hatalar nedeniyle kapatılan ve perdelenen tarih ve tabiat hazinelerinin açığa çıkarılması fırsatını sunmuş olacak.
Bu özellikle, bir tarih ve tabiat hazinesi olan İstanbul gibi şehirlerimizin değerini çok daha artırmış olacak.
Turizm açısından mevcut potansiyel çok daha yukarılara taşınmış olacak.
Ülkemizin eşsiz tarihi ve tabiat güzelliklerine daha kolay ve rahat ulaşma imkânı sunacak.
Bunun örneklerini bazı yerlerde görmek, daha doğrusu dönüşümün uygulamaya konulduğu yerlerde görmek mümkün.
Bu uygulama tarihi mekânlara nefes aldırma fırsatı sunuyor.
Şehir yaşantısı aynı zamanda şehir kültürünü ve temiz toplum anlayışını da gerekli kılıyor.
Nedenine gelince günümüz ‘kullan at teknolojisinin’ her geçen gün yaygınlaşarak özellikle şehir insanın hizmetine sunulması, bu insanlara aynı zamanda bir sorumluluk da getiriyor.
Temiz toplum anlayışını benimseyip uygulamayı bir zaruret haline getiriyor.
Bu sorumluluk bir vatandaşlık görevi ve çevre hakkının varlığını göz önünde tutmayı gerektiriyor.
Bu da öncelikle şehirle çöp alanlarının çok iyi ayırt edilmesi gerekiyor.
Temizlik görevlilerinin yapması gereken yanında, şehirleri kullananlara daha büyük sorumluluk düşüyor.
Temiz toplum ve temiz şehir anlayışını bir vatandaşlık görevi olarak benimseyip her eline geleni gelişi güzel bir yerlere fırlatılmaması gerektiğinin şuurunda olmak çevre hakkının da bir gereği…
Şehir ve insan kültürünün iyi bir şekilde kavranıp uygulanması, şehir paydaşlarının tümünün sağlığını ve yaşam kalitesini doğrudan ilgilendirmektedir.
Bu aynı zamanda örnek bir toplum olmanın da göstergesi olacak.