5 Haziran 2014 Perşembe

Mazlumların salahı BM Güvenlik Konseyinin reformunda


 

Uluslararası toplumun mevcut küresel olaylara bakış anlayışı sorunların çözümünü zorlaştırıyor.

Uluslararası toplumun küresel olaylara olan bu yaklaşımı çözüm yerine çözümsüzlük getiriyor.

Bu yaklaşım adil ve tarafsız olmayan bir yaklaşım şeklini temsil ediyor.

Bu yaklaşım şekli birilerini koruma amacını güttüğünü akla getiriyor.

Dolayısıyla küresel boyuttaki toplumsal sıkıntılar da azalacağına giderek artış gösteriyor.

Bugün yeryüzünde çatışmaların, terörün ve iç çalkantıların en fazla yaşandığı bölgelerden biri ülkemizi de çok yakından ilgilendiriyor.

Huzursuzluğun bir türlü dinmek bilmediği MENA diye kısaca isimlendirilen Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesidir.

Irak, Suriye ve Mısır bu bölgede bulunuyor.

Afrika hemen hemen baştanbaşa sürekli olarak çatışmaların olduğu bir kıta.

Orta Afrika, Nijerya, Somali, Sudan, Mali gibi ülkelerin iç huzursuzluklarla çalkalandıklarını görüyoruz.

Yine ülkemizle gerek tarih, kültür ve dini bakımdan bizi ilgilendiren ve uzun yıllardır huzur ve güven bulamayan ülkeler ise Afganistan ve Pakistan.

Afganistan içindeki hainlerin büyük gafleti nedeniyle dönemin Rusya’sı olan Sovyet yönetimi tarafından 1979 Aralık ayında işgal edilerek 1980 Şubat ayına kadar savaşmak zorunda kalmıştı.

Sonrasında ise bu zorbadan kurtulan Afganistan kendi içinde birlik beraberliği sağlayamaması nedeniyle 35 yıldır huzur ve sükûn bulamadı. Afganistan o tarihten bugüne kadar her bakımdan büyük kayıplar verdi.

Sefalet içine düşürüldü. Sömürgeci zihniyet Afganistan’ı adeta bir kobay gibi kullanmak istedi. Dahası bazıları için avlanma alanı oldu!

Başlarına musallat edilen Taliban denilen örgüt hem Afganistan ve hem de Pakistan’ı uzun yıllardır kemirip duruyor.

İslam ülkelerinin başına musallat edilen örgütlerin hemen hemen hepsi, sözde bir İslami yönetim kurma amacıyla mücadele veriyor.

Afganistan, Pakistan, Nijerya ve Somali’deki sömürge uşakları olan bu örgütler bilerek veya bilmeyerek içine düşürüldükleri bu yanlış nedeniyle ülkelerine en acımasız düşmanın bile yapamayacağı zararlar verdiler!…
Şu veya bu şekilde terörün meşru bir amacı ve hedefi olmamıştır, olamaz, ancak ancak birilerinin değirmenine su taşımaktır görevi!

Terör, sömürü baronlarının işlerini uzaktan kumandayla İslam ülkelerini karıştırıp, hedefleri doğrultusunda ilerlemeleri için seçtikleri acımasız bir yoldur…

G7 ülke liderleri Ukrayna’da çıkan iç çatışmalardan dolayı ve Kırım’ı ilhak etmesi nedeniyle Rusya’ya daha fazla yaptırım uygulayacaklarını ifade ediyorlar.

Rusya bildiğimiz gibi dört yıldır Suriye’de devam eden, belki de insanlık tarihinin en gaddar uygulamalarına açıkça lojistik destek veriyor.

Suriye’nin zalim yönetimi de cüretini, savunmasız insanlara karşı hiçbir kural ve hukuk tanımazlık ilkesiyle saldırması da bu desteklerden ileri geliyor.

Eğer uluslararası toplum gerekli baskıyı ve kınamayı önceden samimi ve kararlı olarak yapsaydı, Rusya en azından tarafsız bir politika sergilerdi. Suriye rejimi çoktan çökmüş olacak, bu kadar masum insan da her türlü insanlık dışı infazlarla hayatını yitirmemiş olacaktı.

Rusya bu tavizi uluslararası toplum cılız kalan tepkisinden alınca bu defa Kırım’ı ilhak ederek Ukrayna’da iç savaşın çıkmasına neden oldu…

Gerek acil reforma ihtiyacı olan BM Güvenlik Konseyinin mevcut yapısı, gerekse uluslararası toplumun insani olaylara karşı takındığı duyarsızlık ve yine uluslararası seviyede kurulmuş olan ilgili hukuk ve temel hakları koruma amaçlı kuruluşların insan hakları ihlallerine duyarsızlığı küresel huzur ve güvene büyük darbe vurmaktadır.

Netice olarak bugün yeryüzünde mazlumların salah bulması, BM Güvenlik Konseyinin günümüz şartlarına uygun, adil ve şeffaf bir reforma gitmesi ile olacaktır.