14 Haziran 2014 Cumartesi

Emperyalistlerin güçlü silahı


 

Son dönemin güçlenerek adından söz ettiren terör örgütü el Kaide'nin yeni sürgünü olan IŞİD’in Suriye ve Irak’ta geniş bir alanı kontrol altında tuttuğu iddia ediliyor.

Son günlerde yarım milyon Musullunun göç etmesine neden olan IŞİD 3-5 bin civarında bir kadrosunun olduğu söyleniyor.

ABD askerlerinin 2011 aralık ayında çekilmeye başlamasıyla İslam devleti kurma amacıyla ortaya çıkan örgüt sınırları Irak, Suriye ve Ürdün’ü kapsadığı ifade ediliyor.

Ancak bilinen bir gerçek var ki o da ne bu örgütün ve ne de diğer terör örgütlerinin planları doğrultusunda bir neticeye ulaşmalarının mümkün olmayacağı.

Bir başka çarpıcı gerçek ise terör örgütlerinin her geçen gün artan bir şekilde nev zuhur etmesi ve özellikle de tamamının İslam ülkelerinde faaliyet göstermelerinin de bir tesadüf olmaması.

Bu terör örgütlerinin çoğunun amacı söz konusu ülkelerde bir İslam devleti kurmak esasına dayanıyor.

Bu hayallerine ulaşmak için de bu ülkelerde acımasız tuzaklar kurarak onbinlerce masum insanın ölümüne yol açmaları.

İslamiyet’te değil onbinlerce günahsız insanı yok yere öldürmek, bir kişiyi dahi öldürmenin ne kadar büyük bir günah olduğu gerçeğini dahi bilmeyecek kadar şuursuz davranıyorlar.

Bu nedenle bu örgütlerin hiçbirinin İslamiyet’i temsil edemeyecekleri ancak bu kisve altında zavallı insanları kandırarak saflarına dahil etmeleri!

Müslüman bir insan bulunduğu ülkenin kanunlarına karşı saygılı olması, teröre ve fitneye karışmaması İslam dininin emridir. Meseleyi nereden ele alsak bu örgütlerin yaptıkları canilikten başka bir şey olmayıp, ancak ve ancak emperyalistlerin değirmenine su taşımaktan öteye geçmemektedir.

Mücadelelerini demokratik yollara başvurarak yapmasını tercih etmedikçe ve çareyi terörde arayanlar hem ülkelerine ve hem de kendilerine en büyük zararı vermektedirler.

Bu işten büyük kazançlar ele edenler ise bu örgütleri organize eden ve her türlü lojistik desteği veren ve bir robot gibi kullanan küresel sömürü düzenidir. Sonrasında da bu sömürü düzeni sureti haktan görünerek basit bir kınamayla işi geçiştirip olayı kapatmaya çalışmaktır.

Bugüne kadar Müslüman olmayan ülkelerin hiçbirinde birileri çıkıp da ben ‘Hristiyan devleti’ kuracağım diye örgütlenip kendi insanına silah çeken bir ülkeye rastlamadık.

Bu insanlar kendi ülkelerinin nizamlarına ve kanunlarına saygılı oldukları kadar, isteklerini yasa dışı yollardan değil de kanun çerçevesi içinde kalarak yerine getiriyorlar.

İslam ülkelerinde isteğini yerine getirmek için hemen silaha sarılan bu örgütler bu gerçeği görme akıl ve mantığından bu derece yoksunlar.

Irak’ta 2003 yılında koalisyon güçlerinin demokrasiyi getireceğiz safsatası ile bu ülkeyi işgal etmeleri ve o tarihten beri yıllardır bir türlü istikrar bulunmamasının nedeni ise o günden bugünlerin hain senaryosunun hazırlanmış olduğunun açık bir kanıtıdır.

İslam ülkelerinde yaşanan bu acı gerçekler Emperyalist güçlerin terör ve benzeri usullerle bu ülkeleri ne kadar kolay kontrol altına tutarak sömürmelerini devam ettirmeleridir…

Yaklaşık bir asırdır Osmanlı İmparatorluğunun tarih sahnesinden çekildiği; İmparatorluğun tarih sahnesinden çekilmesiyle sonrasında birçok İslam devleti kuruldu.

Bu ülkelerin bir kısmında bir türlü o tarihten bugüne kadar istikrar ve huzur tesis edilemedi.

Bunda tabii ki yönetime gelenler devlet ve millet şuuruyla değil de, sadece kendi ikballerini düşünmelerinin rolü var. Adil bir yönetim getirmemeleri bu ülkelere zenginliklerinin yanında insanlarının da ziyan olmasına yol açtı.

İslam aleminin hali pürmelali yok olmak bilmiyor, işte bugün altmış yılı aşkın bir süredir Filistin kan ağlıyor.

Yine ne Suriye ve ne de Irak’ta istikrar tesis edilemedi.

Kuzey Afrika ülkelerine baktığımızda yine aynı sıkıntıyı görüyoruz.

Osmanlının dağılması sömürü düzeninin iyice semirmesini sağladı.

İslam ülkelerinin dağınık ve parçalanmış kalması emperyalistler için bulunmaz bir fırsat oluşturuyor, bu yetmiyormuş gibi daha fazlasını istiyorlar.

İslam ülkelerinde gerçek bir dayanışma millet ve devlet olma şuuru tam teşekkül etmediğinden emperyalistlerin çirkin emellerine alet olmaktan kurtulamıyorlar.

İslam ülkelerine yapılan bir saldırı ve haksızlıklar gerek demokratik ve gerekse diplomatik kanalları uygun bir şekilde çalıştırmayıp suspus oturanlar sanıyorlar ki kurtulmuş olacaklar.

Bu sömürü düzeninin çarklarının onları da dişlerinin arasına alacağının idrakine bir türlü varamıyorlar!

Çünkü sömürü baronlarının mevcut düzeni sürdürmeleri için çok sayıda alternatif haince planı var.

İslam ülkelerini istikrarsızlaştırmak için bunlar yeri ve zamanı geldiğinde, gerek duyulduğunda uygulamaya konulacaktır.

İslam âleminin ve İslami organizasyonların sessiz kalışı sürdükçe, sömürgeci zihniyetin daha çok IŞİD’ler üreteceğinin unutulmaması lazım, çünkü bunların hepsi belli merkezlerden yönetiliyor!

Demokratik ve diplomatik tepkilerini göstermeyip sessiz kalan bu ülkeler suspusları sürdükçe sıranın kendilerine de geleceğini akıllarından çıkarmamalılar.