9 Kasım 2013 Cumartesi

BM kös dinliyor


 

Birleşmiş Milletlerin (BM) dünyada yaşanan ekonomik, politik ihtilaflar yanında tabii afetler neticesinde zor duruma düşen ülkelerdeki afetzedelere yardımda bulunma görevi de var. Netice olarak insanlığın içine düştüğü her türlü sıkıntılı durumla ilgili bir kurum…

Dünyanın her tarafında çeşitli ihtilaflar, savaşlar iç savaşlar, işgallerin yaşandığı bölgelere ulaşarak yardım etmeye çalışıyor! Fakat üç yıldır Türkiye'de bulunan Suriyeli mültecilere bulunduğu yardım ise 'devede kulak' bile değil...

BM’nin üstlenmiş olduğu bu insani görevlerde pek başarılı olduğu söylenemez. Gerek maddi ve gerekse diplomatik açıdan başarılı olduğu söylenemez.

Olayları yerinde incelemeye çalışıp dünya kamuoyunu bilgilendirme ve raporlar hazırlayıp sunarak problemlere çözüm arama çabasında...

BM yüklenmiş olduğu misyonu yerine getirmede muktedir değil. BM kurum olarak sorumluluk almış, fakat yetkisiz bırakılmış.

Bu dünya teşkilatının elini kolunu bağlayan hakim güçler var. Bu hakim güçler BM’yi tüm insanlığa hizmet için değil de, sırf kendi menfaatleri için kullanıyorlar.

Bu hakim güçler dünyayı paylaşımda anlaşma sağlayamadılar mı, çözümsüzlük hükmünü sürdürüyor.

Küresel güçlerin menfaatleri neyi gerektiriyorsa o minval üzere hareket ediyorlar.

Bugün yeryüzünde kanayan önemli iki bölge var; biri Afrika kıtası, diğeri ise Filistin, Suriye, Irak ve Afganistan gibi ülkeleri de kapsayan bölge.

Bu bölgelerdeki ülkeler uzun yıllardır çözüm bekliyor, bunların çoğunluğunu İslam ülkeleri oluşturuyor.

Görevi insani meseleleri çözüme kavuşturmak olan BM’nin bu asli görevinde kararlı ve azimli olsaydı 60 seneyi aşan bir süredir kan ve gözyaşının dinmediği Filistin meselesi halledilir, yapılan zulümlere bugüne kadar çoktan son verilmişti.

Filistinliler de kendi topraklarında bir devlete sahip olmuş olurlardı.

Ne yazık ki yarım asrı aşan bir süredir çözülmeyen bu insani dram batının ve BM’nin oyalama politikası ve zaman zaman açıkladıkları kınama politikasından öteye geçmemektedir.

Kangren olan dünya meselelerine böyle bir aldatma politikasıyla yaklaşan egemen ve emperyalist güçlerin bu sorunlara çözüm amaçlı yaklaşmaları da mümkün değil.

Üç yıldır sözde sahip çıktıkları her türlü insani değerin ihlal edildiği Suriye’de, emperyalist güçler ‘tavşana kaç, tazıya tut’ politikası izliyor.
Suriye’deki insani dram, batının sahip çıktığı, el üstünde tuttuğu bütün insani değerleri altüst etmiş durumda. Bir zalim kimileri tarafından açık bir şekilde, kimileri tarafından kapalı kapılar ardında kollanıyor. Bu kukla zalim yönetime sahip çıkanlar, en az onlar kadar bu ülkede yaşanan insanı drama ve ihlallere ortak olmaktadırlar.

Bu ihlallere hiçbir uluslar arası kurum ciddi bir şekilde kınama yapmıyor.

Her türlü sefaletin yaşandığı Suriye’de çocuk felci salgının patlak verdiği, salgının bu bölgeyle sınırlı kalmayıp Avrupa’ya sıçrayacağı beklentisi var.

Şimdi acaba bu salgın batılı güçleri harekete geçirir mi, bu vesileyle bir zalimi bu kadar kollamaya son verip, bu vahşeti son erdirmek için bir insani yaklaşım hareketi başlar mı? BM kös dinlemekten vaz geçer de üstlenmiş olduğu asli görevini yerine getirme çabasında olur mu?