14 Aralık 2012 Cuma

Kanlı oyunun uzatmaları


 

Bugüne kadar varlığını sözde temsilcisi olduğu ülkesinin insanlarına baskı yaparak sürdüren Suriye liderinin sona yaklaşğı açıklamaları yapılıyor.

Bu aşamaya kadar Suriye liderini destekleyen Rusya da artık ümidini kesmiş görünüyor.

Rusya dışişlerinin yaptığı açıklamalarla Suriye’nin zalim liderinin gidici olduğunu itiraf etti.

Mevcut dikta rejiminin her geçen gün ‘toprak ve güç kaybettiği’ açıklamasını yaparak, muhaliflerin üstünlüğünün kabul edilmesi gerektiğini itiraf etti.

Rusya’nın bu açıklaması, bir gün önce ABD başkanı Barak Obama’nın Suriye’deki muhalifleri tanıyacağını açıklamasından sonra geldi!

Bu açıklamalar, Rusya’nın bugüne kadar; politikasıyla, maddiyatıyla ve silah vererek desteklediği mevcut Suriye liderinin sonunun çok yaklaşğını gösteriyor olmalı.

Suriye liderinin zemin kaybettiğini, muhaliflerin ise kazandığını Rusya dışişleri itiraf ediyor. “Muhaliflerin zaferini dışlayamayız” diyor…

Amma neden sonra, binlerce masum insanın ölümüne neden olunduktan, 500 binin üzerinde Suriyelinin komşu ülkelere; Türkiye, Ürdün ve Lübnan’a sığındıktan ve 2,5 milyon insanın bulundukları yerleri ve evelerini terk ettikten sonra…

Dahası, geride 40 – 50 bin civarında masum insanın ölümüne neden olarak ve yakılmış, yıkılmış, harap olmuş bir şehir bıraktıktan sonra!

Yani kelimenin tam manasıyla ba’de harab’ül Basra…

Bu aşamadan sonra kanlı oyunun ikinci perdesi mi başlamış olacak...

ş basında yapılan yorumlar ve açıklamalara göre, yaklaşık iki seneyi bulan çarpışmaların neticesinde Suriye’nin %60’nın muhaliflerin kontrolünde bulunduğu; geri kalan kısmın tamamen ele geçmesi için ise bir buçuk senelik bir zaman alacağı şeklinde…

Bir başka senaryo ve öngörü ise bu aşamadan sonra, Suriye’nin dörde bölüneceği şeklinde. Yani Yugoslavya benzeri bir tablonun ortaya çıkacağı tahmin ediliyor!

Sona yaklaşan bu süreci muhaliflerin çok iyi değerlendirmesi gerekiyor ki karşılarına açıklanan ve beklenenden çok farklı bir durum çıkmasın.

Arap Baharı’nın mevcut durumda en son ülkesi Suriye olmuştu, öncekiler henüz otokratik rejimden demokratik rejime geçiş sürecini yaşıyorlar. Demokratik düzene ya alışık olmadıklarından ya da bu düzen kurum ve kurallarıyla tam olarak teşekkül etmediğinden hâlihazırda geçiş dönemini tamamlayamadılar.

Özellikle Mısır bu süreci tam olarak tamamlayamadı. Bir başka nedeni de kargaşa ortamına çok müsait olmasından ileri geliyor, yani hassas süreç devam ediyor.

Rejimin oturmasında da her iki tarafa önemli görevlerin düşğünü unutmamak gerekiyor…

Esat sonrası Suriye’de de kargaşa yaşanmaması için tarafların, birbirlerine düşmeden, makul bir paydada buluşması gerekiyor ki rejimin değişim ve geçiş döneminde her bakımdan zaten çok fazla tahribat görmüş ülke, bu aşamadan sonra bir daha yaşadığı acıları ve kargaşayı yaşamasın…

Demokratikleşeme aşamasında İslam ülkelerinin en büyük sıkıntısı çabuk dolduruşa gelmeleri, başaklarının hain emellerine çabukça alet olmalarından ileri geliyor.

Bu istenmeyen durumu henüz tam olarak demokratik düzeni hazmedip, uygulamaya koyamayan ülkelerde maalesef görmek mümkün!

Netice olarak Suriye’nin zalim lideri bir kez daha ‘Zulümle abat olunamayacağı’ vecizesini tasdik ederken; lider ve yönetici olarak varlığı sürdürmenin ise bilgi, ilim-irfan, hak ve adalet ve hukuk kuralları erdemlerine sahip olarak mümkün olacağı gerçeğini akıldan çıkarmamak gerekiyor.

Dileyelim geride kalan zalimlere bundan ders çıkar…