Yeni yasama dönemi 1 Ekim itibariyle başlamış oldu. 12 Haziran 2011 genel seçimlerinin ardından yeniden şekillenen ve yüzde 95 temsil gücüne sahip olan parlamento, ülkemiz vatandaşlarının sorunlarının tartışılıp, yine bu ülke insanlarının demokratik yollarla seçip meclise gönderdiği temsilcileri tarafından çözüme kavuşturulacak.
Toplum kesimlerinin de beklentisi elbette sorunların meşru çözüm zemini olan Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılması.
Ülkenin dört bir yanındaki vatandaşların sorunları meclisteki temsilcileri vasıtasıyla mevcut yaslar çerçevesinde çözüme kavuşturulacak.
Sorunları çözmede önemli bir yol ise diyalog yolunun açık tutulması olacaktır.
Bizim gibi kalkınmakta olan ülkelerde milletin temsilcilerine, özellikle yürütmeyi temsil eden partinin milletvekillerine daha çok iş düşmekte.
Milletvekillerinin önemli görevlerinden biri de seçmenlerini dinleyip çözüm yolları üretmek.
Bu husus sorunların fazla olduğu bölgeler için daha çok önem taşımakta.
Yıllar öncesindeki milletvekili profili yerini çözüm üreten bir yapıya bırakmış görünüyor.
Şimdi meselelere daha açık ve daha gerçekçi politikalarla yaklaşılmakta. Meselelere o eski sümen altı bakış anlayışıyla yaklaşım geride kaldı.
Millete hizmet elbette daha çok iktidar milletvekillerini ilgilendiriyor…
Gerçi ne kadar çözüm üretilirse üretilsin bunun sonunun gelmeyeceği de ayrı bir gerçek.
Hayat devam ettikçe sorunlar ve sıkıntılarda hayatın bir parçası olarak devam edecektir. Ancak katlanılacak ve katlanması mümkün olmayan sıkıntılar var. Önemli olanın çekilemez olanların bir an evvel bertaraf edilmesi ve diğerlerinin de asgariye düşürülmesi anlayışıyla hareket edilmesi.
Ülkemizi en çok uğraştıran ve aynı zamanda gelişmesini ve huzuru önleyen en önde gelen sorunun terör olması nedeniyle, bu hususta bölge milletvekillerine daha çok iş düşmekte.
Söz konusu bölge insanını terör konusuna karşı bilinçlendirmek ve özellikle içinde bulundukları sorunların ırkçı esaslı bir yaklaşımla değil de, daha gerçekçi bir yaklaşımla çözülebileceğinin öneminin anlatılması görevi milletin temsilcilerine düşmekte.
Tabi bunun yanında sivil toplum kuruluşlarının gerek terör ve gerekse diğer sorunların çözümünde önemli rolleri olacaktır. Şüphesiz terörün olmaması halinde bölge kalkınması hız kazanacak ve bu ölçüde sıkıntılar giderek yok olacaktır.
Ülkemizin yeni yasama döneminin başlamasıyla meclisin önde gelen gündem maddelerinden biri de uzun yıllardır konuşulan yeni bir anayasa hazırlamak olacak.
Yıllardır tartışılan mevcut anayasanın bir an evvel değişmesi artık bir zaruret haline gelmiş. Yerine göre yürütmenin elini kolunu bağlayan maddelerin kaldırılarak ülkemiz ve insanlarının menfaatlerini koruyan ve kollayan maddeleri içeren yeni bir anayasa herkesin beklentisi…
Bu husustaki eksikliği ve sıkıntıyı en çok hisseden ise yürütme olmalı.
Daha demokratik bir anayasa yapmak yürütmenin önündeki engelleri kaldırarak sorunlara daha çabuk ve daha köklü çözüm üretme imkânı sunacak. Taşların yerine oturduğu, her kurumun kendi görev alanı içinde kalarak ve kendi alanındaki gelişmesini teşvik edecek bir anayasa aynı zamanda ülkenin kalkınmasını hızlandıracaktır.
Önemli olanın temel insan haklarını bünyesinde bulunduracak bir anayasanın yürürlüğe girmesi ve uygulama aşamasında toplum vicdanında yara açmayacak bir metni içermesi.
Bizim gibi mozaik bir toplum yapısına sahip olan, ama temel değerlerde ortak bir paydada buluşabilen toplumlar için yapılacak yeni bir anayasada bu özellik göz önünde bulundurulacaktır.