9 Şubat 2019 Cumartesi

Yeşil tarım



                 
Tarım sektörü mevcut ve gelecek nesiller için hayati öneme sahip, bu nedenle sürdürülebilir gelişmenin odağında bulunma zorunluluğu var.
Büyüyen nüfus ve yükselen refah sadece enerji tüketimini, mallar ve hizmetlere olan talebi artırmıyor, aynı zamanda tarımdan gıdaya, orman ve orman ürünlerine kadar olan hizmetler ve ürünlere olan talebi de artırıyor.
Bu talebi karşılamak ise kırsal sektörlerin verimliliğinde kesintisiz artışları gerektirecek…
Tarım üretimindeki handikaplardan biri de bozulan çevre.
Harap olmuş bir çevrede dünya toplumlarının ekonomik ve sosyal gelişmelerini sürdüremeyeceği gibi, hayatta kalmaları da mümkün olmayacak.  
Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Gelişme Hedeflerini karşılamak için gıda üretiminin ikiye katlanması gerekiyor. 
Kimyasal gübreler kullanarak tarımda artan verimler meydana gelirken, ancak geleneksel tarımda uygulanan yoğun çiftçilik faaliyetleri ise toprak kalitesini düşürüyor.
İklim değişikliği hava desenlerini değiştirmeye devam ederken, öngörülemez hava şartları tarımsal ürünlerin fiyatında oynaklığa sebep olacak en anlamlı faktör olarak görülüyor.
Gıda ve su kıtlığı, göç, işsizlik, sera gazı emisyonları, huzur ve barışın sağlanması ve ekonomik gelişme gibi küresel sıkıntılarda tarımın göz ardı edilemez rolü var.
Bu problemlerin çoğuna tarım sektörü çözümler sunuyor.
Sektöre sağlanan, uygulanan tarımsal pratiklerin sürdürülebilir bir gelişme stratejisine sahip olması gerekiyor. 
Tarımın sıkıntılarıyla baş etmek kamu ve özel sektör girişimlerini kapsıyor.
Gıda ve suya, istihdama, gelire, refahın adil dağılımı gibi temel ihtiyaçlara erişimi garanti etmek amacıyla bölgesel ve küresel seviyede olan girişimleri entegre etmek, gerçekleştirmek ve sürdürmek stratejik öneme sahip.
Nüfus büyümesi ve diyet zenginleşmesi gıdaya olan ihtiyaçların 2050 yılına kadar %60 artacağı tahmin ediliyor.
İklim değişikliği, küresel gıda sistemleri ve kırsal kesimin geçimleri üzerine baskı ve çok yönlü zorluklar oluşturuyor. Böylece gıda verimliliği ve üretimi azalma eğilimi gösteriyor ve kırılgan gıda üretim sistemlerine bir baskı tabakası ekliyor…
Geçtiğimiz yüzyılda yeşil devrim uygulaması tarımda verim ve üretim artışına neden oldu. Yeşil devrimin verimli büyümesi sulama, organik gübre, haşere ve yabancı ot ilaçlaması ve fosil yakıta dayalı çiftlik makinelerinin önemli oranda kullanımındaki artışa bağlı oldu.
Yeşil Devrim ilk olarak 1940’lı yıllarda Meksika’da başlamış. Meksika buğday ithal ederken, bu teknolojiyi kullanmakla buğday arzının yarısını ihraç etmeye başlamış.
Yeşil devrim teknolojilerinin dünya çapında yaygınlaşması ise 1950 ve 1960’lı yıllarda birim başına üretilen kalorilerin miktarında önemli ölçüde artış olmuş.
ABD 1940’lı yıllarda buğday ihtiyacının yarısını ithal ederken, Yeşil Devrim teknolojilerini kullandıktan sonra 1950’li yıllarda kendine yeterli olmaya başlayıp, 1960’lı yıllarda ise ihracatçı konuma gelmiş. 
Fakat toplam bitki üretiminde anlamlı kazanımlar elde edilmesine rağmen, yeşil devrimin sonuçlarının tamamen pozitif olmadığı görülüyor.
Yeşil devrimin üretim kazanımları yenilenebilir olmayan kaynak girdilerinin artan kullanımı ile yüksekçe korele olmuş. Ancak bunların aşırı kullanımı ile önemli çevresel maliyetlere yol açmış olduğu görülüyor.
Mevcut sürdürülemez tarım uygulamaları kimyasal girdi bağlantılı.
Bu nedenle yeşil devrimin devrini tamamladığı, sürdürülemez olduğu, iyileştirilmesi gerektiği görüşü öne sürülürken çözüm olarak yeşil tarıma geçiş tavsiye ediliyor.