23 Ocak 2018 Salı

Afrin harekâtı ve emperyalist rahatsızlığı



Onbinlerce kilometre uzaklıktan gelip ülkelerin istikrarını altüst edenler, temel insan haklarını ihlal edenler, milyonlarca masum insanın ölümüne, göç etmesine, evini ve yurdunu terk etmesine, yüzbinlerce çocuğun yetim kalmasına neden olanların yaptıkları bu insanlık dışı faaliyetler ve eylemlerden dolayı kendilerini hiç sorumlu tutmuyorlar.
Yüzleri hiç kızarmıyor.
Niye?
Çünkü sütten çıkmış ak kaşık rolünü çok iyi oynuyorlar…
Uluslararası hukuk diye bir kavram var, insan hakları evrensel beyannamesi var, sözde yeryüzüne huzur ve güven getirme, ihtilafları çözmek maksadıyla 1945 yılında kurulmuş Birleşmiş Milletler var; fakat bunların hak ve hukuk çerçevesinde maalesef adil, kalıcı ve kapsayıcı sonuçları yok.
Eğer olsaydı bugün yeryüzünde ne açlık çeken, ne susuzluk çeken, daha da önemlisi ne de savaşlarda, terör olaylarında hayatlarını yitiren ve yurtlarını terk edenlerin sayısı insanlık tarihinde bu derece zirveye çıkmayacak, dünya milletleri bu derece huzur ve güvenden yoksun olmayacaktı!
Bu insani kurumlar maalesef emperyalist güçler tarafından amaçları doğrultusunda çalıştırılmıyor.
Bu güçler tercihlerini meşruiyetten yana değil, gayri meşru işlerden yana kullanıyorlar.
Fıtratları gereği meşruiyetten değil gayri meşruluktan besleniyorlar.  
Şimdi ülkemizin son çare olarak, haklı bir şekilde başlattığı Afrin harekatını bu anlayış nasıl hazm etsin.
Akrepten bal yapması beklenir mi?
Meşru müdafaa hakkını, uluslararası anlaşmalara dayanarak başlatan ülkemizin bu savunma harekâtını emperyalist güçler başka tarafa çekmeye çalışıyor, maksadından saptırmaya çalışıyorlar.
Bu da güç aldıkları, dayandıkları yer bir kısım İslam ülkelerinin bu sömürü güçlere destek vermelerinden kaynaklanıyor herhalde.
Ülkemizi bu haklı davasında sözde yalnızlaştırmaya, uluslararası toplum nazarında haksız duruma düşürmeye çalışıyorlar.
Amerika’nın binlerce kilometre uzaktan gelip sınırımıza silah yığdığını hiç görmüyorlar, görmekte istemiyorlar.
Bölgemizdeki ve sınırımızda ki terör örgütlerini organize edip besleyenlerin elbette haktan ve hukuktan yana tavır almalarını beklemek akıl karı olmaz.
Sözde PKK’nın kolu olan YPG’yi DEAŞ’a karşı beslediğini söyleyen Amerikan Başkanı, daha önce de DEAŞ’ı kendinden önceki yönetimin kurduğunu ifade etmişti.
Bilinen bir gerçeği dile getirirken, bir bakıma dünya kamuoyu önünde bir itirafta bulunmuştu.
Elbette ki yeryüzündeki terör örgütlerinin tamamı emperyalistlerin ürünüdür.
Bunlar kendi hain emellerini gerçekleştirmek için bu örgütleri kurarken ne yazık ki piyon bulmakta zorlanmıyorlar.
Yıllardır ülkemizin terör örgütlerinden çektiği yetmiyormuş gibi bir de sınırımıza çok daha donanımlı ve arkasına aldığı Amerikan desteği ile yenilerini musallat etmeye çalışıyorlar.
Amerika’nın bugüne kadar hiçbir İslam ülkesine karşı yararlı bir yaklaşımı olmamış olamaz…

Ülkemizin bu harekâtına aklıselim sahibi İslam ülkeleri ve diğer ülkeler destek vereceklerdir.
Ancak iradesini kiraya verip insani değerlerini yitirenlerin bu desteği vermelerine izin çıkmaz.
Bu harekâtı durdurmak için uluslararası destek oluşturmak isteyenler, neden 7 yıldır Suriye’de milyonları öldürüp ve yurdundan eden zalim yönetimi devirmek ve yargılamak için bu yönde bir çalışma başlatmıyor?
Aklı başında olanların ülkemiz aleyhine BM Güvenlik Konseyine götürme hevesinde olanlara bu insani soruyu sormaları ve bölgemizde sadece ülkemiz için değil, bölgedeki bütün İslam ülkeleri için tehlike oluşturan Suriye yönetiminin yargılanması için gerekli çabayı göstermeleri gerekir.

Yıllardır insan katliamı yapan bir yönetimi unutturup başka sorumlular aramaları ne denli adil, nasıl doğru olur? Emperyalistlerin bu tür arayışları insani değerlerin iflası olmaz mı?