3 Mayıs 2017 Çarşamba

Yeni sistem, dinamik sistem





İnsan karşılaştığı, yüzleştiği bazı olayları görünce neden bir süper güç olamadığımızın gerçek nedenini kolayca anlamış oluyor.
Cihan devletine sahip olan bir milletin 600 küsur yıl süper güç olarak hüküm sürdükten sonra nasıl yıkıma uğradığı daha iyi anlaşılmış oluyor.
Bu olumsuzluklara analitik bir açıdan bakınca, birçok sebep sıralamak mümkün!
Bu durumun emperyalist bir hile olduğu kanaati hâsıl olurken, aynı zamanda fitnenin ne deneli güçlü ve yıkıcı bir silah olduğunu gösteriyor...
Ki bizim gibi bir toplumda ise fitnenin hayat bulmaması gerekir!
Aslında işin temelinde yatan acı gerçeğin ise sağlam ve doğru bir eğitim eksikliği mi? 
İşin aslı piyonluğu sağlam iradeye tercih etmekten mi ileri geliyor?
İşin esası aklıselimden nasıl saptırıldığını mı hatırlatıyor?
İşin aslı yaşadığı toprakları vatan değil de, alelade toprak bilmekten mi ileri geliyor?
İşin aslı nerede olursa olsun hayat devam eder gider aymazlığından mı ileri geliyor?
İşin aslı, sürekli bir paralel yapı oluşturma anlayışından veya legal olan kurumsal yapıya yerine böyle bir yapıdan medet umma kolaycılığından mı ileri geliyor?
İşin aslı asli görevden saptırılmaktan mı ileri geliyor.
İşin esası asli görevini bırakıp da üstüne vazife olmayan işlerle kucak açma alışkanlığından mı ileri geliyor?
İşin esası yapılması gerekeni değil de, yapılmaması gerekene meyil etmekten, yönlendirilmekten mi ileri geliyor?
İşin aslı “durumdan vazife çıkarmak” hastalığından mı ileri geliyor?
İşin aslı, hakiki kahramanlıklara soyunmak yerine sahta ve kof kahramanlıklar kolaycılığına sapmaktan mı ileri geliyor?
İşin aslı ve esası doğruyu ve yanlışı birbirinden ayırt edememe şuursuzluğundan mı ileri geliyor?
İşin aslı akıl tutulmasından mı ileri geliyor?
İşin aslı kula kul olma hastalığından mı ileri geliyor?
İşin aslı hep tenkit etme hastalığından mı ileri geliyor?
İşin aslı zor olanı değil de, işin kolayına kaçmaktan mı ileri geliyor?
İşin aslı ve esası Osmanlı'nın son dönemlerinden itibaren yaklaşık iki asrı kapsayan bir zaman dilimi içinde üstüne vazife olmayan işlere yeltenmek, durumdan vazife çıkarma hastalığına yakalanmanın mı sonucu mu?
İşin aslı emperyalistlere ve hilelerine direnmek yerine, onlara piyon olma karakterine yatkın olmadan mı ileri geliyor?
İşin kaynağı, “O işi siz bize bırakın, biz yapar siz zahmet çekmeyin” hile ve aldatmasından mı ileri geliyor.
İşin aslı beyin yıkamaktan ve adeta bir mankurt üreten bir yapının varlığından mı ileri geliyordu?
Sonrasında ise içine düşürüldüğümüz durumu sadece tenkit etmek, sorumluluk üstlenmemekten mi ileri geliyor?
Başkalarını öve öve bitiremezken, kendimizi hep yermek ve tenkit etme hastalığından mı?...
İşin aslı bazı kilit kurumları hep halkın iradesinin üstünde ve önünde göstermekten mi ileri geliyor?
Bu söz konusu kurumlar ne yaparsa, ne söylerse neye karar verirse hep doğru hep hatasız olduklarını kabullenmekten mi ileri geliyordu?
İki asırdır bu sakat ve hastalıklı yapıyı kısa zamanda değiştirmek ve tedavi etmek kolay olmasa gerek.
Fakat son 14 – 15 senede ülkemizde bu yanlışlıkları yok etmek için bir hayli yol alındığını görüyoruz.
Ülkemizin önünde önemli engeller oluşturan hastalıklı yapılar ve anlayış birer birer yok edilerek ülkemizin kalkınma ve yükselmesi yönünde önemli mesafelerin kaydedildiğine şahit oluyoruz.
16 Nisan’dan sonra yeni bir döneme giren ülkemiz kalkınma ve yükseliş yönündeki adımlarını bundan sonra daha hızlı adım atma kabiliyetine ve daha dinamik bir yapıya kavuşmuştur.

Kurumsal yapının sağlam ve doğru tesisi, eksiksiz işlemesi, istenmeyen yapıların oluşmasına fırsat vermezken kalkınmanın da sürükleyici gücü olacaktır.