28 Mart 2021 Pazar

Ulaşım sektörünün yeşil dönüşüme katkısı (Yeşil Ekonomi 51)

 

Hava kalitesini artırma ve CO2 emisyonlarını azaltmada alternatif yakıtlar önemli görev üstleniyor.

Temiz teknoloji yatırımları kapsamında sera gazı emisyonlarının azaltılmasına yönelik teknik tedbirlerin geliştirilmesi, uygulamaya alınmasıyla yeşil kamyonlar, otomobiller ve diğer ulaşım araçlarının giderek devreye alınması için çalışmalar artan bir şekilde devam ediyor.

Otomobillerde birey esaslı taşımacılık altyapısı küresel ısınmaya, kirliliğe, sağlık problemlerine olumsuz etkide bulunuyor.

Yeşil taşımacılık fikriyle insanlar için yürüme, bisiklete binme veya çevreye daha duyarlı olan trenler, metrolar ve otobüsler gibi toplu taşıma vasıtaları ile ulaşımların sağlanması tavsiye ediliyor.

Tablodan tamamen arabayı uzaklaştırmanın zor veya mümkün olmadığı durumlarda taşımacılık altyapımız için ve hayat kalitemizi ve sağlığımızı eş zamanlı olarak geliştirecek yeşile giden yolların varlığı üzerinde duruluyor.

Zaruri şartlar hariç, belli yürüme mesafelerini yaya olarak kat etmeyi benimseyip bunu uygulamanın bir gereklilik olduğu sağlıklı toplum açısından önemli görülüyor.

İklim değişikliği, küresel ısınma ve çevre kirliliği gibi sebepler nedeniyle karbon dioksit regülâsyonu sıkılaşmaya devam edecek; bu sadece Avrupa’da değil, Çin, ABD ve Japonya’nın da emisyonları azaltmak için kanuni düzenlemeler yapacağı anlamına geliyor.

Dünyanın devasa kentleri toplu taşıma filolarını sıfır emisyonlu araçlardan oluşturmak için hedefler belirlemiş. 

Büyük şehirler fosil yakıtlı toplu taşıma sistemlerini elektrikli filolara dönüştürme planları yaparak bunları kademeli olarak uygulamaya alıyorlar.

Bu hedefler doğrultusunda dünyanın önde gelen büyük şehirleri fosil yakıtlı toplu ulaşım filolarını kademeli olarak temiz enerji kullanan sürümlere dönüştürüyor.

Londra, Paris ve diğerleri 2025 yılına kadar toplu taşıma araçlarını sıfır emisyonlu araçlarla donatacaklarını açıklıyorlar.

Mamafih üreticiler sürekli enerji etkinliğini geliştirme üzerinde çalışıyor. Bu çabaların bir sonucu olarak, son yıllarda toplam enerji tüketiminin 2005’den 2012’ye kadar yüzde 10.7 oranında azalmış.

Aynı dönemde araç başına CO2 emisyonlarının yüzde 10.4 azalması üreticilerin bu husustaki gayretlerini bir neticesi.

Elektrikli mobilitenin kapsamı giderek artıyor. Otomobiller için Avrupa Birliğinin ilk zorunlu emisyon sınırları 2009 yılında kabul edildi, ikinci adım ise ortalama otomobil sınırı olarak CO2 miktarını 2020 yılına kadar kilometrede 95 grama düşürme hedefi vardı.

Fosil yakıtlı araçlarda kilometre başına CO2 miktarının ortalama olarak 85 grama düşürmeyi hedefi var.

Bunu başarmak için elektrikli ve hibrid araçlara büyük görev düşüyor, aksi takdirde bu hususta başarıya ulaşmak zorlaşmış olacak.

Yaklaşık olarak yol taşımacılığının %95’i petrole dayalı; bu da toplam petrol tüketiminin %60’ına karşılık geliyor. Ülkeler hükumetlerine sera gazı emisyonlarını, bununla birlikte petrol talebini de azaltmak amacıyla politika oluşturmaları için büyük baskı yapıyor.

Bu talepler kamu farkındalığını ve katılımını, özel araçların kontrolünü ve güneş enerjisi, rüzgar, elektrik, biyoyakıt, vs gibi yenilenebilir enerji kaynakları ile çalışan araçların gelişmesini teşvik ediyor.