1 Nisan 2018 Pazar

Batının değişmez politikası





Fransa Başkanı Macron’un Türkiye ve Suriye’deki teröristler arasında arabuluculuk yapma isteği, bu ve benzeri ülkelerin bu hayati konu ile ilgili gerçek yüzlerini bir kez daha göstermiş oldu. 
Daha önemlisi, sözde insani bir görev yaparak kendisinin bu uğurdaki sahte yüzünün ciddi olduğunu göstermeğe çalışmak.
Fransa’nın bölgemizdeki Kürt kökenli vatandaşlarımıza olan ilgisi yeni olmadığı, biliyoruz ki bu ilgilerinin asıl maksadı bunlara olan sadakatinden ileri gelmiyor.
Fransa’nın önceki başkanlarından François Mitterrand'ın eşi Danielle Mitterrand, 1998 yılı Kasım ayında terörist başı için ‘‘Kalbinde çok özel bir yeri olduğunu’’ açıkça ifade etmiş ve caninin iadesi konusunda sözde endişesini dile getirerek “Türkiye, bağımsız adalete sahip olan, bir hukuk devleti değildir’’ ifadesini sarf etmiş!
Bunu söylerken aslında uluslar arası toplumun bağımsız hukuk anlayışına sahip olmadığını ima etmiş herhalde. 
Eğer uluslar arası hukuk bağımsız olup işleseydi bugün bölgemizdeki bu katliamlar olmayacaktı, bu katliamlara göz yumanlar ve fiili olarak yer alanlar cezalarını çekmiş olacaklardı.
Ama maalesef, bu erdemi gösteremezler.
Macron’un Türkiye ve YPG arasında diyalog rüyası ise Fransa’nın ülkemizin birlik ve beraberliğine olan kabul edilemez tutumunun gelenekselleşmiş göstergesi.
Yine Macron’un Suriye Demokratik Güçlerine (SDG), DEAŞ’a gösterdikleri fedakâr ve kararlı rolden dolayı takdirlerini ifade ediyor. 
DEAŞ’ın 2015 yılında Fransa’da yaptığı saldırıda 130 kişi hayatını kaybetmişti. Acaba o saldırı Fransa’ya bir tehdit niteliğinde miydi? 
İşte derin terör destekçilerinin ve vekalet savaş yanlılarının insanlık anlayışı bu kadar! Nihai hedeflerine varmak için yapmayacakları canilik yok!
SDG’nin ABD’nin önemli müttefiki olduğu ve YPG ise bunun çekirdek parçasını oluşturuyor. Sözde DEAŞ’la mücadele etmeleri için Fransa ve ABD'nin bu örgütlere silah verdiği ve eğittiği biliniyor.
ABD aynı zamanda YPG’nin PKK ile direkt bağlantısı olmadığını ifade ederek terör örgütlerini aklamaya çalışıyor. 
Fakat Zeytin Dalı Harekatı’nda Afrin’in her yerinde terörist başının posterlerini görüyoruz.
Macron ve benzerlerinin bölgede 7 yılı aşan bir süredir devam eden insanlık dramının ve vahşetin asıl sebeplerini görmezden gelip konuyu başka tarafa çekmesi öncelikle bir samimiyetsizlik göstergesi.
Yedi yılın geride kaldığı Suriye’deki vahşet kimin eseri sorusunu hiç gündeme geitirmiyorlar.
Uluslararası toplum hala Suriye’nin başında bulunan caniye devlet başkanı payesiyle hitap ediyor.
Meselenin asıl ve önemli kısmını perdeleyen uluslararası toplum konuyu 7 yılık vahşete rağmen başka taraflara çekip katliama göz yummaya devam etme aldatmacılığını sürdürüyor.
Meselenin çözümünü hala başka yerlerde arayarak, bugüne kadar akıtılan mazlum kanını gözardı etmeye çalışıyorlar.
Hala bu ülkenin gerçek sahiplerine sahip çıkmayıp kendi süfli emellerine hizmet eden vekalet savaşçılarını kollamaya ve güçlendirmeye çalışıyorlar.
Bugünlere nasıl gelindiğini bir tarafa bırakıp gerçekleri örtmeye açıkça canilere sahip çıkmaya çalışıyor.
Suriye’de yedi yıldır insan katliamı yapılıyor.
Hiçbir ilgili uluslararası kurum bu katliamı görmek ve tartışmaya açarak hukuki yollardan çözüm getirmek istemiyor.
Asıl konu hep başka taraflara çekiliyor.
Çünkü bunlar hileli işlerde o kadar uzmanlaşmışlar ki şeytan yanların çömez kalır.
Eğer dünyada hak üzere çalışan ve görevini insan hak ve hukukunu koruyan kurumlar varlık gösterebilseydi, bu işi bu derece savsaklayan ilgili devlet başkanları başta olmak üzere, Suriye'nin zalim lideri de uluslararası hukuk önünde hesap vermişlerdi.

Gerçek ise uluslar arası toplumun önde gelen üyelerinin bölgemizde uzun yıllardır devam eden katliama göz yumup, daha fazla kanın akması ve daha fazla mazlum ve savunmasız insanın hayatını acımasız bir şekilde yitirmesi yönünde bir politika olmuştur.