20 Eylül 2016 Salı

Havanda su döğen BM



Birleşmiş Milletlerin (BM) 71. Toplantısı başlıyor.

Dünya liderleri toplantıya katılarak konuşmalar yapacaklar.

Her lider kendine göre önemli olan konuları konuşmalarında gündeme taşıyacaklar. Her geçen yıl daha da kötüleşen küresel insani zorluklar çözüm bekliyor.

Bu yılsonunda görev süresi dolan Ban Ki-moon’a göre dünyanın içinde bulunduğu mülteci ve göçmenler, iklim değişikliği, Suriye’deki savaş gibi zorluklar bu yılın önde gelen tartışma konuları olacak.

Ayrıca yıllardır BM’nin gündemine aldığı sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin küresel olarak çözüme kavuşturulması bu yılın tartışma konuları arasında bulunuyor.

Genel kurul aynı zamanda Afrika, Asya, Avrupa ve Ortadoğu’da uzun zamandır devam eden ihtilafları çözümde gelişme arayacak.     

BM Barış ve refah için hareket planını ve sürdürülebilir gelişme hedeflerini uygulamaya yönelik momentumun devamı için çaba gösterecek.

Dünyanın mülteci ve sığınmacıları için paylaşılan sorumluluk ruhunda uluslar arası toplumun bir araya gelmesi lüzumu üzerinde durulacak.

Daha fazla ülkenin ülkelerini terk etmek zorunda kalan göçmenleri kabul etmesi gündem maddeleri arasında yer alıyor.

Herkesin, her yerin çok sayıda mültecinin, göçmenin ve azınlık topluluklarının yüzleştiği husumete karşı durması gerektiği bu yılki gündemin konuları arasında yer alıyor…

Görev başında bulunduğu 10 yıllık süre içinde gelişmelerin ve gerilemelerin olduğu bir dönemi kapsıyor Ban ki-moon’un görevde bulunduğu süre, kendi ifadesiyle.

Ancak özellikle bölgemizde bulunan yakın ve civar komşu ülkelerde insanlık dramı giderek kötüleşiyor.

Bugün ağır insanlık dramının yaşandığı, bu yerlerin hemen hemen hepsinin de İslam ülkesi olması ayrı bir anlam taşıyor.

Bu karanlık gidişat insanlık tarihinde kara bir leke olarak yer alacak.

Bu zulme ortam hazırlayanlar gelecekte torunları tarafından herhalde nefretle anılacaklar!

Özellikle İslam ülkelerinden bazılarının on yıllardır maruz kaldıkları zulmü gözden geçirirsek; İsrail 60 yıldır Filistinlilere her türlü zulmü uygularken, Filistin’in kendi toprağı olduğunu savunuyor, toplum ve ülke olarak kendini bu hedefini gerçekleştirmek üzere şartlandırmış ve buna kendini inandırmış olduğu gibi başkalarını da bu iddiasına inandırmak için yoğun bir çaba içinde bulunuyor.

60 yılı aşan bir süredir Filistin toprakları işgal edilerek bu insanların evleri ve mülkleri ellerinden alınarak başlarına yıkılmış. Gazze işgal altında, adeta bir açık hava hapishanesi konumuna dönüştürülmüş, Gazze halkı İsrail’in sürekli can ve mal tehdidi altında bulunuyor. Çünkü ne zaman canı isterse uçaklarla savunmasız insanların üzerine bombalar yağdırıyor.

1979 yılından beri işgal ve iç çatışmaların sürdüğü Afganistan’da 40 yıla yakın bir zamandır her türlü insani dram hükmünü sürdürüyor. Ülke sözde huzur getirmek isteyen güçlerin bir nevi zulmü ve işgali altında bulunuyor!

2003 yılında Irak’ın işgaliyle başlayan istikrarsızlık ve iç karışıklık 13 yıldır devam ediyor.

Mısır’ın demokratik usulle seçilmiş devlet başkanı yönetimi haksız bir şekilde görevinden alınmış ve haksız bir şekilde yargılanıyor.

Emperyalist kesimin Ortadoğu’da zihinlerinde çizdikleri büyük resmin hâlihazırda son karesi Suriye mi idi dersek yanılmış oluruz!

Suriye halkı 6 yıldır emperyalist güçlerin paylaşamadığı veya paylaşımda anlaşamadıkları bir ülke konumuna düşmüş.

Suriye’nin sözde lideri o toprakların asıl sahiplerinin temsilcisi değil de emperyalist güçlerin temsilciliğini yaptığını açık kendi halkına zulüm yaparak açık bir şekilde dünyaya ilan etmiş oluyor!

Suriye’deki zulüm ve şiddet bilanço tablosuna baktığımızda, 600 bin civarında insan savunmasız ve acımasız bir şekilde katledilmiş. Milyonlarca Suriyeli ülkesini terk etmiş.

Aslında emperyalist güruhun zihinlerindeki bölgemize ait büyük resim bu ülkeleri mi kapsıyor?

Elbette değil.

Büyük resmin en önemli karesi ülkemiz!

Ülkemizi 15 temmuz darbe girişimiyle o kareye dahil edeceklerdi, hem de en acımasız bir şekilde.

Çok şükür bu büyük tehlike Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde milletimizin vatansever ve cansiperane duruşu ile atlatıldı.

BM’nin 71. Genel Kurulundan beklenen bütün mazlum ve mazlumlara sahip çıkan ülke temsilcilerinin mazlum milletlerin içine düşürüldükleri zulümden kurtarılması için hep bir ağızdan bu zulmü gündeme getirerek dünya kamuoyuna anlatmaları ve kesin çözüm aramaları olmalıdır.
Havanda su döğen bir BM değil, insani sorunlara çözüm getiren BM'ye ihtiyaç var.