6 Ağustos 2016 Cumartesi

Ders verdik, ders aldık, yeter mi?


 

15 temmuz 2016 bir milat oldu ülkemiz için.
Her bakımdan yeniden yapılanma döneminin başlangıcı oldu.
Bu hain kalkışmayı yapanlara ve arkasında duran akıl hocalarına bir ders oldu, dersten de öte bir şamar oldu!
15 temmuz şanlı tarihimize  altın harflerle yazıldı.
Fakat ne kadar ders verilirse verilsin, bu güruh hain emellerinden vazgeçmez, bunu da aklımızın bir köşesine unutamayacağımız bir şekilde not etmek mecburiyetindeyiz!

Çünkü bunlar İslam'ın son kalesini yıkmak için akla gelmedik hain planlar yapmaktan geri kalmazlar.

Bu da onların fıtratlarının gereğidir.

Hainler için en kolay yol kaleyi içten feth etmektir.

Bunun için kullanabilecekleri ne malzeme varsa bunu hareket ettirmeye çalışacaklardır...

Yeryüzünde çekilen acıların asıl kaynağına inmek yerine, bunu başkalarına mal etmeye çalışacaklardır.

Böylece sıkıntıların asıl sahiplerini temize çıkarmaya çalışacaklar.

İnsani dramların çok daha derinleşmesine neden olmaları onları rahatsız etmeyeceği gibi sevindirecektir.

Bugün her türlü acıya çare olmak için kurulmuş olan uluslararası kurumlar ya asıl hedeflerinden saptırılmış ya da görevlerini yerine getiremez duruma dönüştürülmüştür.

İnsan haklarını ancak ve ancak işlerine geldiği, kendi hain planlarını gerçekleştirmek için gündeme getirmektedirler.

Şimdi Türkiye’de işbaşında bulunun, demokratik seçimlerle işbaşına gelenleri acımasız, hunharca planlanmış bir darbe yoluyla düşürmek isteyenlerin tutuklanmasını hazmedemeyenler insan haklarını gündeme getiriyorlar.

Bu darbe girişimin başarısız kalması batının gerçek yüzünün bir kez daha açığa çıkması açısından bir turnusol kağıdı görevi yapmıştır.

Bir kez daha batının İslam ülkelerinde demokrasiyi ve milli iradeyi istemediği açığa çıkmış.

Bir kez daha İslam ülkelerinde despot liderlerin hakim olmasını açık bir şekilde göstermiştir.

Demokrasiye ve millet iradesine olan samimiyetsizlik ve saygısızlığı açıkça dünyaya ilan etmişlerdir.

Bir kez daha bugün dünyada özellikle İslam ülkelerinde yaşanan huzursuzluk ve iç çatışmaların tek sebebinin batının insanlık dışı yaklaşımı olduğu net bir şekilde ortaya çıkmıştır.

Zalime suskun dururken, mazluma saldırgan ve suçlama yaklaşımını sürdürmeye devam ettirdiklerini bir kez daha göstermişlerdir.

Emperyalist güruhun bu anlayış ve yaklaşımıyla yeryüzündeki huzursuzlukların durması, mazlumların rahat bulmasının mümkün olmayacağı gün yüzüne bir kez daha çıkmıştır.
Bu tavırları sanki zulümden beslendiklerinin işareti olmuştur.
Uluslar arası af örgütünün (Amnesty International) ülkemizde yapılan haksız darbeye karşı alınan haklı tedbirlerden rahatsız olması, hakkın değil haksızlığın ve zulmün yanında olduğunu bu bir kez daha göstermiştir.

Zannediyor ki karalama kampanyasını sürdürürsem haklıyı haksız gösteririm.

Ey af örgütü sen meşru bir idareye karşı kanlı bir şekilde bu milletin silahını bu millete çeviren zalimlerden mi yanasın.

Sen neden Suriye’deki zalimi görmüyorsun?

Bu zalim Suriye’de 600 bin masum insanı sorgusuz sualsiz katletmiş bir canidir.

Mısır’da demokratik yolla işbaşına gelen devlet başkanını deviren askeri dikta rejimini niye kınamıyor, bu ülkede haksız yere öldürülen masun insanları savunmuyorsun?

Irak’ta haksız bir işgalle 13 yıldır katliama neden olan koalisyon güçlerine neden sessiz kalıyorsun.

İslam ülkelerinin çoğunda özellikle kan dökmek, katliam yapmak için kurulmuş terör örgütleri varken, bunları niye sorgulamıyorsun?

Dünyada kol gezen, haksız, adaletsiz ve insafsız uygulamalara sebep olanları neden sorgulamıyorsun?

Bugün yeryüzünde milyonların çektiği zulüm, insanlık adına kurulmuş, fakat bunun tam tersi ile faaliyetini sürdüren veya asıl işini tam manasıyla yerine getiremeyen sözde kurumların eseri olduğunu neden görmüyorsun.

Evet, ülkemize insanlık dışı bir darbe teşebbüsü yapıldı, arkasında olanlar da çok iyi biliniyor.

Millet olarak yayından fırlamış çelik bir ok gibi bu alçak darbe girişimine atıldık!

Bu haykırış ülkemiz insanının cesaretini, fetanetini; vatanını korumaktaki kararlı duruşunu bütün dünyaya bir kez daha göstermiştir.

Sadece darbeyi yapan azınlık bir güruha değil, bütün emperyalistlere bir ders verilmiştir.

Bu emperyalistler bundan ders alır mı?

Bildiğimiz, tanıdığımız bu emperyalist güçler hainliklerinden vazgeçmezler.

Bu nedenle alınacak tedbirlerin kalıcılığı ve teyakkuz durumunda kalkmak büyük önem arz ediyor.

Sayın Cumhurbaşkanımızın da her fırsatta belirttiği gibi rehavet bize yakışmaz!