23 Nisan 2015 Perşembe

İnsani meselelerin çözümü samimiyet ister


 

Emperyalist düzenin İslam dünyasına bakış açısının değişmez olduğu gibi küresel insanı problemlere de bakışı maalesef değişmiyor.
Bu anlayış değişmedikçe sözde insani meselelere sahip çıktıklarını ifade edenler söylemlerinde samimi olduklarını ispat edemezler.

Bir asır önceki olayları sadece tek taraflı ve at gözlüğü ile değerlendirme ve her yıl aynı meseleyi hep bir ağızdan sözleşmişçesine gündeme getirmedeki maharetini iyi gösteriyorlar.

Bu yaklaşım tarzı da insanlık tarihinin yakın geçmişinde ve günümüzde halen devam eden soykırımları görmezden gelmelerindeki samimiyetsizliğinin açık ve seçik göstergesi oluyor.

Özellikle bölgemizde yıllardır yaşanan insan kıyımının nazari dikkate alınmaması bu husustaki samimiyetsizliğin tasdiki oluyor.

Batının ve uluslararası toplumun günümüzde yaşanan insan katliamlarını bir tarafa bırakıp ve halihazırda sürmekte olan insan hakları ihlallerinin ve katliamların göz ardı etmesi, insani sorunların çözümündeki bakış açısının bariz bir yanlışlığın ve duyarsızlığının içinde olduğunu göstermektedir.

Ülkelerinde uzun yıllardır mevcut olan insanlık dışı ortamdan kaçmak zorunda kalan sığınmacılar toplu ölümlere sahne oluyorlar.

Umuda yolculuğa çıkanlar sürekli meydana gelen deniz facialarını hiçe sayarak içine düşürüldükleri çaresizlikten çok küçük bir ihtimalle de olsa 'kurtuluruz ümidiyle' ne yazık ki toplu ölüme gidiyorlar.

Bu insanlık dışı katliamların yılardır sürmesine rağmen ilgili uluslararası kuruluşlar gereken insani, siyasi adımları atmak yerine aciz bir yaklaşım sergiliyor.

Ölüme yolculuğa çıkan bu insanların hemen hemen tamamına yakınının İslam ülkelerinden olması ise, bir kısım İslam ülkelerinin bir bakıma nedenli ilgisiz olduklarını da gösteriyor.

Hep birlikte hareket ederek ilgili uluslararası kurumları harekete geçirmek için konunun önemini en azından günümüz medya iletişim organlarını kullanarak dünya kamuoyuna aktarmaları bu insanlık dramının halledilmesi yönünde olumlu bir gelişmeye yol açabilir.
Bu insani davada farkındalık oluşturmaya yardımcı olur.

Avrupa Birliği, uluslararası toplum işlerine geldiği zaman her insani meseleye el atarak çözüm yolları ararken, nedense bugün birçok İslam ülkesinde yıllardır devam eden insan katliamına ve kıyımına sessiz kalmayı tercih ediyor.

Bu sessiz kalışları da ister istemez insani meselelere bakışlarındaki samimiyetsizlik ve ciddi olmadıklarının fikrini akla getiriyor.

Bu nedenle mevcut yığınla duran, çözüm bekleyen insani problem varken sürekli olarak bir asır öncesinin, ne derece gerçek olduğu henüz ispatlanmamış bir meseleyi tek taraflı ele alıp gündeme getirmelerini de samimi bulmak aklıselimle bağdaşmıyor.

İnsani meselelerde çözüm yanlısı olanlar yığınla bekleyen sorunlardan işine geleni değil, hepsine samimiyetle eğilerek bu konuda samimi ve ciddi olduklarını göstermeleri gerekir. Yoksa bu çarpık anlayışla mazlumlar daha çok haksızlığa uğrar, dünyada huzur ve barışı tesis etmek de hayalden öteye geçmez.