7 Kasım 2015 Cumartesi

Caydırıcılığı güçlü Türkiye



 

Türkiye üzerinde uygulanmak istenen kirli senaryoların kısa zamanda bitmesi mümkün değil.

Çünkü Türkiye tartışmasız İslam âleminin gerçek manada tek temsilcisi ve kalesidir.

Sömürü dünyasının sözde medeni ve sureti haktan görünen aldatmalarına karşılık, ülkemizin mazlum milletlere sahip çıkarak duçar oldukları insanlık dışı ortamdan kurtulmaları için gerçek manada savunan tek ülke olduğuna şahit oluyoruz.

Sömürü dünyasını hain emellerini gerçekleştirmek için bu kaleyi yıkmanın çabası içinde olduklarını unutmamak gerekiyor.

Toplum düzenini bozmanın en etkili silahı fitne çıkarmak ve toplum katmanlarını birbirine düşürmekten geçiyor.

Geçmişe baktığımızda yabancı ajanların kullandıkları malzemeler sağ sol çatışması, alevi Sünni çatışması, öğrenci çatışmaları gibi toplumsal hareketleri uygulamaya koyarak ülkemizde kaos ve anarşi ortamı oluşturmak için çaba sarf ettikleri bilinen acı bir gerçek…

70’li yılların öğrenci olayları 12 eylül 1980 askeri hareketiyle son buldu.

Ancak 1984 yılında PKK hareketi başlatıldı!

Bu vahşi hareketin yaptığı katliamların sözde gerekçesi hak elde etme üzerine kurgulanmıştı.

30 yılı aşan bir zamandır bu örgütün vahşeti devam ediyor.

Her bakımdan ülkemize büyük zararlar vermiştir.

Bu hareketin en büyük destekçisi dış güçler ve onların içerdeki işbirlikçileri olmuştur!
Bin yıllık ortak maziye sahip olan bu ülkenin insanları birbirlerine düşürülmek istendi.
Duygularını sömürdükleri bölge insanı ve dağa kaçırıp beyinlerini yıkayarak adeta bir robota çevirerek menfaatleri için kullanarak ölüme sürdükleri ise bu insanların çocukları oldu!
Çok sayıda şehit verdik, şehitlerimizin ruhları şad olsun.

Türkiye güçlendikçe bu sömürü güçlerin hainlikleri ve hileli oyunları bu gücü zayıflatmak için çeşitlenecektir…

Terör örgütlerinin değişik isimlerle; kimisi ırkçılık, kimisinin güzel dinimizi tam anlamıyla istismar ederek birkaç koldan saldırdıklarını şahit oluyoruz.

Ellerindeki beyinleri yıkanmış, robotlaşmış silahların biri tükenirken bir diğerini devreye aldıkları bilinen bir gerçek.

Biri devreden çıkarken, bir diğeri devreye girmiştir.

Geriye dönüp baktığımızda bu hep böyle olmuş.

Ülkemiz bir nevi fasit daire içine, içinden çıkılmaz bir duruma sürüklenmek istenmiş.

Çözüm süreci istismar edilmiş, süreci karşı taraf samimi bir şekilde değerlendirmemiş.

Neticede bu konudaki kararlılığın terörün tamamen bitmesi yönünde olması memnuniyet verici bir yaklaşım.

Ancak yukarıda da belirttiğimiz gibi sömürü dünyasının kullanacakları çok malzemenin varlığını unutmamak gerekiyor.

Ülke ekonomisini, istikrarını, huzur ve güvenini geçmişte bozan unsurların neler olduklarına baktığımızda; bunların 70’li yıllarda acı sonuçları olan öğrenci olayları, işçi olayları olduklarını biliyoruz.

Bu konuda ihtisas sahibi olan sömürü dünyası bunları tekrar kullanabilecekleri gibi başka malzemeleri de devreye alabilecekleri ihtimalini de gözden uzak tutmamak lazım.

Netice olarak Türkiye’nin caydırıcı özelliğinin güçlenmesi bir zarurettir, bu özellik güçlendikçe gerek ülkemizin huzur ve güveni ve gerekse İslam âlemindeki mazlumların huzura kavuşması kolaylaşmış olacaktır.

6 Kasım 2015 Cuma

Wishes not sufficient, but also action


 

The 70th Plenary Meeting of the United Nation (the UN) convened to discuss accumulated humanitarian problems late September.

A lot of regions across the world have faced with the challenges of famine, poverty, inequality, terror, wars, refugee, migration problems.

In addition to these global humanitarian crises, the world population has also faced with environmental problems.

These issues were the agenda items of the 70th Plenary Meeting of the United Nation this year.

The most of these humanitarian problems set in 2000 in the leadership of the United Nation by coming together with world leaders to reduce extreme poverty and setting out a series of time-bound targets by the end of 2015.

Including eight ones with this initiative called the Millennium Development Goals had aimed to eradicate the famine, poverty and other humanitarian problems goals by 2015.

Unfortunately, after 15 years passed the basic problems with which millions of people face could not be achieved to date.

Attention is turning to a new sustainable development agenda for the next generation to help respond to the global challenges of the 21st century.

Thus, the UN has prepared a new plan to end extreme poverty by 2030 and enhancing shared prosperity in every country.  

This means that poor peoples across the world would wait for another 15 years to get rid of poverty, famine and other humanitarian problems.

The post-2015 development agenda aims to transform the world. The agenda has an action plan for people, plant and prosperity. The agenda also seeks to strengthen universal peace in large freedom.

With this new agenda, poverty will be eradicated in its all forms including extreme poverty regarded as the greatest global challenge and an indispensable requirement for sustainable development.

“We are resolved to free the human race from the tyranny of poverty and to heal and secure our planet. We are determined to take the bold and transformative steps which are urgently needed to shift the world on to a sustainable and resilient path. As we embark on this collective journey, we pledge that no one will be left behind,” the United Nation says.

Seemingly, this declaration of the UN is full of goodwill and hopeful for the new sustainable agenda.

But, when we have looked at the pervious sustainable agenda which was set in 2000 to remove basic disputes of human beings, we see that no remarkable advancement in terms of poverty, hunger, peace items. Even some of these issues have gone into the worst situation.

So, in order to be successful in the new sustainable agenda the UN should go towards some radical changes in its own structure, otherwise the new version of the millennium development goals could not be achieved once again.

Wishes and desires are not sufficient to overcome huge problems of the world. The indispensable criterion is to set the necessary infrastructure to realize these objectives.

Otherwise, another 15-year would be futile and the current humanitarian problems could have gradually grown and turned an unsolved structure.

Furthermore, not only those societies which face lots of humanitarian problems, but also the entire world people might face these basic problems.

 

3 Kasım 2015 Salı

"Teröre, kaosa, istikrarsızlığa hayır"


 


Ak parti 5. Kez oylarını rekor bir sayıda artırarak 26. Milletvekili genel seçimlerinin açık farkla galibi oldu.

Ak Partinin bu galibiyeti 3 kasım 2002 seçimlerinden beri ülkeyi idare etmesindeki istikrarlı başarısı ve millet nezdinde oluşturduğu güvenin tezahürüdür.

İktidara geldiği ilk dönemi hatırladığımızda ülkede ekonomi çökmüş, işsizlik artmış, güven ve istikrar kaybolmuş, yatırımlar durmuştu.

Ak Parti iktidarıyla bu olumsuzluklar olumlu bir yapıya kavuştu; IMF borcu ve diğer ertelenmiş kurumsal borçlar geçtiğimiz zaman zarfında bitirildi, yatırımlar hız kazandı, ülke istikrar kazandı, iç ve dış piyasada güven oluştu.

Bu zaman zarfında sadece içerdeki terör odaklı sıkıntılar değil, aynı zaman dış kaynaklı sıkıntılara rağmen ülke yönetimindeki başarısını sürdürdü.

Devasa yatırımalar yapıldı…

Şu anda devam edenler bir iki sene içinde bittiğinde ülke ekonomisi daha da güçlenmiş olacağı gibi, ülkenin hayat standardı yükselecek.

Bu göstergeler mevcut seviyenin çok daha üzerine çıkmış olacak diye ümit ediyoruz.

Bu başarıda rol oynayan faktörlere baktığımızda, Ak Parti iktidarlarının ve kurucu liderinin kararlı, dikleşmeyen ve dik duruşunun elbette büyük rolü olmuştur.

Bu tutum sürdükçe ülkedeki olumlu gelişmeler de buna paralel olarak devam edecektir.

Ancak akıldan hiç çıkarılmaması gereken önemli bir husus var ki o da sadece sayısal çoğunluğu elde etmek belki bir rehavet oluşturabilir.

Her şey aksamadan yürüyecek gibi bir rehavet içinde olmak beklenmedik sıkıntılara yol açabilir.

Hassas bir bölgede bulunan ve yüklenmiş olduğu misyon gereği ülkemizin okları sürekli üzerine çekme ihtimalini gözden uzak tutmamak gerekiyor.

İç ve dış sinsi odakların ne zaman ne yapacağının belli olmadığı iyi biliniyor!

Şüphesiz ki bunlar hep pusuda beklemektedirler.

Ufak bir fırsatı kollayarak durumu kendi lehlerine çevirmek için sürekli beklenti içindedirler.

BBC’nin AK Parti zaferini verdiği haberinde, sanki dış güçlerin özellikle medya üzerinden saldırılarını sürdüreceğinin işaretini de verir gibi.

“Seçim bitti, fakat türbülans dönemleri ileride bekliyor" şeklinde ifade kullanmış haberinde.

Bunu açıkça söyleyerek bir bakıma bir gerçeği dile getirmiş oluyor.

Bu ifadenin üzerinde durmak gerekiyor.

Çok değiş şekillerde üzerinde yorumlar yapılabilir.

Ancak bilinmesi ve hatırdan çıkarılmaması gereken hayati konu, iktidar partisinin her zaman, her bakımdan teyakkuz halinde olması zarureti var.

Emperyalist sömürü güçlerinin tabiri caizse şeytanın dahi aklına gelmeyecek hilelerle dolu olduklarını, bunu uygulamak için fırsat kolladıkları bilinen bir gerçek.

Büyüyen Türkiye, mazlumlara ve mağdurlara sahip çıkan bir Türkiye profili, sömürü dünyasını rahatsız ediyor.

Kararlı Türkiye algısı, hakkı ve hakikati savunan güçlü bir Türkiye bunları rahatsız ediyor.

1 kasım seçimleriyle Ak Parti politikalarının doğruluğu bir kez daha tescil edilmiştir.

Teröre, kaosa ve istikrarsızlığa hayır denilerek, Ak parti kadrolarıyla ülkenin huzur ve güven içinde kalkınma hedeflerini gerçekleştirmek için milletten onay alınmıştır.

Ak Parti seçim zaferiyle, emperyalist güçler mağlup olmuş, mazlumlar kazanmıştır.

Ak Partinin seçim zaferi hayırlı ve başarılı olur İnşallah.