Şehirler büyük ve yoğun nüfusa sahip yerleşim alanları…
Günümüzde insanlar geçmişe kıyasla eşi görülmemiş bir şekilde
şehirlere akın ediyor.
Bu gidişat mevcut şehirleşme
modeli yerine yeşil ekonomiye destek olacak bir modeli uygulamayı zorunlu
kılıyor.
Büyük insan
topluluklarının yaşadığı alanlar olan şehirler aynı zamanda tabiat ve insan
ekolojisinin bir arada bulunduğu yerler.
BM’nin verilerine
göre, 2020 yılı itibariyle dünya nüfusunun yüzde 55’i şehirlerde ikamet ediyor.
2050 yılında bu oranın
yüzde 68 olacağı tahmin ediliyor.
Şehirler dünyada
üretilen toplam enerjinin yüzde 80’ini ve gıda arzının yüzde 70’ini tüketiyor.
Bu zorlukların
üstesinden gelmek için Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerini başarmada
hükumetlerin çabalarına katkıda bulunmaları için şehirlere daha aktif rol
almaları çağrısı yapılıyor.
Nüfus büyümesi ve
hızlı şehirleşme diyet değişimlerini ve temel mallar ve hizmetler için artan
talebe ilaveten, ayrıca herkes için sağlıklı diyetlere erişimi sağlayacak tabii
kaynaklar için büyüyen rekabeti ima ediyor.
Yerel yönetimler
gittikçe şehir nüfuslarının ihtiyaçlarını karşılamada zorluk çekiyorlar.
COVID-19 salgını buna
gıda sistemi aksamaları, iş kayıpları ve gıda güvensizliği gibi yeni zorluklar
ilave etti. Özellikle en zayıf olan ülkeler için şartlar kötüleşmekte.
1990 yılında dünyada
10 milyonun üzerinde 10 megakent varken bu sayı 2014 yılında 28 megakente
yükselmiş.
Bunun neticesi olarak
şehircilik tarihinde ilk defa olarak, dünya nüfusunun yarıdan fazlası
şehirlerde yaşıyor.
2030 yılına kadar şehir
alanlarında yerleşim oranının yüzde 60’a ulaşacağı tahmin ediliyor.
Birleşmiş Milletler
şehir planlama organizasyonuna göre gelecek on yıllarda dünyada her on kişinin
yedisi şehirlerde yaşıyor olacak.
Böylece 2050 yılına kadar dünya nüfusunun üçte ikisi şehirlerde
yaşıyor olacak.
Başka bir
açıklamaya göre, şehirleşme trendinin devam edeceğinden hareketle 2050 yılında
dünya nüfusunun %80’den fazlası kent çevresinde yaşıyor olacak.