Çoğu gelişmekte olan
ülkeler ve nüfuslarının çoğunluğu doğrudan tabii kaynaklara bağımlı bulunuyor.
Dünyanın kırsal
fakirlerinin çoğunun geçimi kırılgan çevreler ve ekosistemlerin sömürülmesi ile
bağlantılı.
600 milyonun oldukça
üzerinde bulunan kırsal fakirler bozulmaya meyilli arazi, su stresi, iklim ve
ekolojik düzensizliklere hassas olan yukarı arazi alanlarında, orman
sistemlerinde ve kurak arazilerde yaşıyor.
Her ne kadar son on
yıllarda azalma olsa da, hızlı küresel şehirleşmeye rağmen, gelişmekte olan
bölgelerin kırsal nüfusu büyümeye devam ediyor.
Dahası gelişmekte
olan dünya fakirlerinin üççeyreği hala kırsal alanlarda yaşıyor.
Tarım, ormancılık,
balıkçılık ve su yönetimi gibi yeşil ekonomi potansiyeline sahip birçok sektör
fakirler için özel önem taşıyor.
Bu sektörlere yatırım
yapılarak, mikro-finanslarla ölçeği yükseltmek dâhil muhtemelen sadece istihdam
olarak değil, aynı zamanda ağırlıklı olarak ekosistem hizmetlerine dayalı olan maişet
temini için ortam sağlanacak.
Atmosferik formların,
örneğinin değişmesi, artan yağmur düşüşlerinin tahmin edilemezliği ile gıda
üretiminin tehdit edilmesi; yükselen deniz seviyesinin kıyı tatlısu
rezervlerini kirletmesi ve taşkın risklerinin büyümesi ve aşırı hava
olaylarının, çok sık olacağının beklentisi toplum kesimlerinde yıkıma neden
olabilir.
Birleşmiş Milletler
Çevre Programı (UNEP) hükumetlere ve iş yerlerine yardım ederek iklim değişikliğine
adapte olma ve hafifletmeyi, emisyonları azaltmayı ve büyük ihtimalle
etkilenecek uluslara ve topluluklara yardım ederek değişen şartlara daha dirençli
olma yollarını geliştirmeyi amaçlıyor.
İklim değişikliğine
sebep olan emisyonlarla mücadele görevi karmaşık ve baskıcı görünüyor, ancak
fertler ve işyerleri ve hükumetler tarafından alınacak basit tedbirlerin
kitlesel bir fark oluşturacağı düşünülüyor.
Yeşil ekonomi
modeliyle sürdürülebilir geleceği başarmak hedefleniyor.
Sürdürülebilir
gelişme bütün seviyelerde karar yapacak bütünsel, adil ve ileri görüşlü bir
yaklaşımı gerektiriyor.
Sürdürülebilirlik
kavramı sadece güçlü ekonomik performans üzerinde durmayıp; aynı zamanda nesiller
boyu ve nesiller arası adil bir geleceği kapsayan bir hareket olarak ele
alınıyor.