Dünyanın içinde bulunduğu durum mevcut üretim ve atık
eğilimini değiştirip daha çok çevre dostu olan ürün ve üretimlerin teşvik
edilmesini gerektiriyor.
Bu dönüşüm ise biyoekonomiye,
yenilenebilir biyolojik kaynakların üretimine yönelmeyi gündeme getiriyor.
Biyoekonomi bu kaynakların ve
atık akışlarının gıda, yem, biyo esaslı ürünlere ve biyoenerji gibi katma
değere dönüştürülmesi şeklinde açıklanıyor.
Hayatın her hareketi, geçimimizi kazandığımız her yolun on yıl içinde değişmiş olacağına işaret ediliyor.
İnsanların geçim
yolunu etkileyen bu değişimin sürdürülebilir işletme modellerine doğru hareket
ediyor olması ve fosil yakıtlardan uzaklaşması şeklinde olacağı hedefleniyor.
Dünya acil olarak
fosil tabanlı ambalaj, tekstil, inşaat ve kimyasal ürünlerde yenilenebilir
alternatif olanlara ihtiyaç duyuyor.
Bu bakımdan ormanlar
biyolojik eseaslı ürünlerin üretiminde biyoekonominin önemli bir kısmını
oluşturuyor.
Yeşil ekonominin bir
ayağı olarak sıfır atık oluşturma hedefleniyor.
Sıfır atık projesinin
hedefine ulaşması için atıkların kaynağında (evlerde, fabrikalarda, toplu
yaşanılan ve çalışılan alanlarda) ayrıştırılarak geri dönüşüme gönderilmesi bu çerçevede yer alıyor.
Araştırmalar denize
atılan bir plastik şişenin 500 yılda, bir gazete kağıdının altı haftada, bir
teneke kutunun 100 yılda ve en zor ayrışan atık olan camın ise çok daha uzun
yılları kapsayan bir zaman diliminde yok olacağını gösteriyor.
Bu atıklar,
verdikleri zararların yanı sıra denizde yaşayan canlıların da yaşamını tehdit
ediyor.
Bu bilgilerden yola
çıkarak çevre sorunları ile mücadelede önemli adımlar atılıyor ve bu amaca
yönelik faaliyetler planlanıyor.
Bu hususta yapılması
gereken ise işi tek yönlü değil de, meseleyi bütünüyle ele almak olacak.
Çevreye ve tabii
kaynaklara gösterilmesi gereken özen, saygı ve farkındalık şuurunu geliştirmek
ise bu işin eğitim ve öğretim tarafını kapsıyor.
Bu husustaki
eksikliği gidermek için toplum kesimlerinin bu konuda hassasiyetinin
gelişmesine ve sorumluluk üstlenmesine ihtiyaç var.
Teknolojik
gelişmeler, şehirleşmenin artması, nüfusun çoğalması tabii kaynaklar üzerinde
büyük baskılar oluşturuyor.
Bu olumsuz gelişmeyi
durdurmak ya da azaltmak amacıyla uluslararası toplum çeşitli etkinlikler ve
toplantılar düzenliyor.
Son on yıllarda bunu
telafi etmek amacıyla ilgili kişi ve kurumlar tarafından artan bir şekilde
çalışmalar ve faaliyetler başlatıldı.
Söz konusu insan
hayatının idamesi için elzem olan kaynakların korunması olunca, bu kaynakların
sürdürülebilir bir yapıya kavuşturulması için gereken çabayı göstermek kaçınılmaz
oluyor.
Amaç sürdürülebilir
gelişmeyi başarmak için nasıl bir yeşil ekonomi inşa edilebilir, bu dönüşüm yapılırken
insanları yoksulluğun dışına taşımak da bu değişimin önde gelen hedefini oluşturuyor.
Aynı zamanda
sürdürülebilir kalkınma için uluslararası koordinasyonu geliştirecek kurumsal
çerçevenin nasıl genişletileceği ve politik taahhütlerin etkin uygulamasını
artırmak amaçlanıyor.