Klasik işletme faaliyetlerinin geçen 50 yılda giderek artan bir şekilde çevre bozulmasını tetiklediği belirgin bir şekilde gözleniyor.
Çevre üzerindeki bu olumsuz
bozulma biyolojik çeşitlilik kaybının artmasına, su kıtlığına, arazi küçülmesine
ve tabii kaynakların sürdürülemezliğine zemin hazırladı.
Geride kalan on
yıllar boyunca ekonomik büyüme ve gelişmeye yönelik yaklaşımlar artık sosyal,
ekonomik, çevresel ve istihdam perspektifleri açısından yetersiz bulunuyor.
Aşırı tabii kaynak
kullanımına yol açan bu yaklaşımın çevresel olarak uzun zamanda sürdürülemez
olduğu, dolayısıyla uygun iş ve gelir arayan toplum kesimlerinin geniş bir kısmının
isteklerini karşılamada yetersiz kaldığı görülüyor.
Bu durum iş düzeninin
devamı, iş piyasaları ve kişisel refahın her ikisi için olumsuz sonuçlara yol
açacak bir noktaya yönelmiş olduğu görülüyor.
Son on yılların dünya gündemi
iklim değişikliği ve karmaşık çevre sorunlarına çözüm bulmak üzerine
odaklanıyor.
Beklenmedik felaketler, ani sel
baskınları, birkaç aylık yağışın birkaç saat ya da bir günde düşmesi; aşırı
sıcaklıklar, deniz suyu yükselmesi, biyolojik çeşitliliğin ve tabii sermayenin azalması
ve diğer tabii afetler insan ve diğer canlıların bulunduğumuz yüzyılda karşı
karşıya kalması muhtemel olan felaketler olarak gözleniyor...
İnsan faktörü ve mevcut
klasik ekonomi modeli bu tahribatın önde gelen baş müsebbibi olarak gösteriliyor...
Şimdi gezegenimizin içinde
bulunduğu duruma bakıldığında, tabii dengenin bozulmaya yüz tuttuğu görülüyor.
Halihazırda değişen
iklimin taşkınlara, kuraklığa, sıcaklık dalgalanmalarına, orman yangınlarına ve
diğer tabii felaketlere ortam hazırladığı yönünde görüşler
belirtiliyor.
Taşkın felaketleri
birçok ülkede ekonomik zarar ve insan kayıplarına neden oluyor.
Kuraklık ve taşkınlar
sonucu dünyanın bazı bölgelerinde tarım ürünlerinde kayıplara yol açması insanoğlunu
endişelendiriyor.
Hal böyle olunca konu üzerinde durulmasını,
tahlil edilmesini ve ciddiyetle ele alınmasını gerektiriyor!
Bugün yerkürenin karşı karşıya
kaldığı iklim değişikliği ve çevre kirliliği insan faaliyetlerinin ve
davranışlarının, ekonomik faaliyetlerin yönetim ve işletilmesinde yeni bir
arayış ve yeni bir usulü gündeme getirmiş bulunuyor.
Mevcut ekonomik faaliyetlerin
canlılar adına hayati olumsuzluklara ortam hazırlaması ve tabii sermayeye
telafisi mümkün olmayacak ölçüde yükler getirmiş olmasının bir neticesi olarak,
canlılığı ve hayatı temsil etmesi nedeniyle yeşil kavramı gündeme gelmiş.
Bu nedenle geleceğin üretim ve yönetim anlayışı yeşil kavramı üzerine odaklanıyor. Şartlar bu kavramı maksadına matuf olarak her ferdin, her kurumun, her üreticinin ve her yöneticinin benimsemesi ve insan faaliyetlerinin ayrılmaz bir parçası olarak görülmesini gerektiriyor.