Avrupa
Birliği Komisyonu genişlemeden sorumlu üyesi Stefan Füle Gezi parkı ile ilgili göz
altılara yönelik endişelerini dile getirmiş. Yani bir bakıma 'yakıp, yıkamak isteyenlere dokunmayın' der gibi bir açıklamada bulunmuş...
Fakat
bu endişeler başka yerlerde ve adil bir şekilde gündeme gelmiyor, bunlar yanlı ve taraflı
endişeler olduğu için samimi bir yaklaşım da göstermiyor.
O
zaman soralım, bu endişeler sadece menfaat söz konusu olduğu zaman mı
depreşiyor?
Bu
endişeler belirli olaylarda ve belli ülkelerle mi sınırlı?
Hele hele bir ülkenin birliğini, dirliğini
huzur ve güvenini tehdit ediyorsa bu ülkenin bir vatandaşı olarak bizler de çok çok daha fazla endişeleniyoruz!
Ne
zaman vicdanlar olayları adil bir şekilde değerlendirecek?
Bu
endişenin asıl gayesi ne gözaltılar, ve ne de onların toplantı ve gösteri
hakları; tek gaye bu ülkenin birlik ve beraberliğinin bozulmasını isteyenlere
destek çıkmak, kaos ortamı oluşmasını, huzur ve barışın bozulmasını isteme amacını taşıyor gibi bir anlam içeriyor.
Bu endişenin asıl gayesi nerede bir
istikrarlı İslam ülkesi varsa onu dinamitlemek, onun kalkınmasını engellemek,
kaosa ve istikrarsızlığa sürüklemektir gibi geliyor.
Bu
endişeler ne zaman Irak’ı görecek, ne zaman Afganistan’ı görecek, ne zaman
aklının estiği zaman çoluk çocuk demeden üzerlerine bomba yağdıran İsrail’i
görecek?
Suriye’de
üç yıldır kendi insanına katliam uygulayan, vahşet sergileyen gaddar
yöneticileri bu endişe ne zaman görecek?
Mısır’da
nahak yere insanların üzerine kurşun yağdıran darbeci ordunun katliamlarını ne
zaman görecek?
Bu
endişeler vahşeti görmüyor da, bu ülkenin birlik ve beraberliğine kast eden
havadan sudan bahanelerle yasa dışı usullerle gösteri yapanları, gösteriden de öte yakıp yıkanları görüyor…
Bu endişeler çok mu saf; yoksa karşındakini
mi çok saf sanıyor?
Bu
ülkenin bir vatandaşı olarak bu endişelerin hiçbir insani değeri yok, savunulan,
sahip çıkılan değerlerle bağdaşır hiçbir samimi tarafı yok; bu endişeler sadece
kargaşaya, kaosa çanak tutmaktan başka bir amaç taşımıyor.
Eğer
öyle olsaydı bugün zulüm altında yıllardır inleyen mazlum milletler için
harekete geçerdi ve insanlık dışı olanlar istenildiği anda bertaraf edilirdi, en azından bu yönde ortak bir ses çıkardı!
Başkalarının
avukatlığına soyunmaya gerek yok, yasalar çerçevesinde bu ülkenin her konuda kurumları
ve kuruluşları var.
Bu
kargaşadan yana tavır takınmadan öteye geçmeyen bir anlayışın
tezahürüdür.
Taksim
Dayanışma Platformu’nun gerçek gayesini bu ülkenin gerçek sahipleri, çok büyük
bir kesimi olarak çok iyi biliyor!
Gerek
geçmişte ve gerekse günümüzde katliamları görmezden gelip, göz altıları bahane
ederek endişe dile getirmek karşıdakini çok saf saymak veya gerçekleri görme
ve doğruyu yanlıştan ayırma melekelerinin olmadığını gösterir.
Bu
ülke insani değerleri de, yanlışı doğrudan ayırt etmesini de çok iyi bilen bir birikim ve tecrübeye sahiptir…