Küresel
müesses düzenin önde gelen aktörleri menfaatleri icabı sureti haktan görünüp
haksız bir şekilde kurmuş oldukları sömürü düzenini her halükarda
sürdürüyorlar. Bu düzenin çökmesi antidemokratik usullerle yönetilen ülkelerin
demokrasiye geçmeleri ile olacak.
Küresel
emperyalist düzenin baş aktörleri Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 5
daimi temsilcisi. Bu ülkeler, sözde dünyanın güvenliğini korumak adına
üstlendikleri görevin tam aksine menfaatleri icabı güvensiz bir dünya
sürdürülme çabası içindeler.
Bugün
yeryüzünde çözüm bekleyen insani sorunlar bu ülkelerin menfaatleri gereği bir
türlü salaha kavuşturulamıyor.
Küresel
emperyalist güçler nasıl bu düzeni sağlıyor?
Emperyalist
güçler bu düzeni öncelikle kendilerini günümüzün en geçerli yönetim biçimi olan
demokratik bir yönetimle idare ederek, demokrasiyi bütün kurum ve kurallarıyla
ülkelerinde tesis ederek sağlıyorlar.
Kendi
milletlerinin iradelerine güvenleri ve saygıları tam ve halkın iradesi kimi isterse o
işbaşına gelerek ülkelerini demokrasinin kuralları çerçevesinde yönetiyor. Böylece
kendilerini günümüzün en geçerli ve kabul gören rejimi ile yönettiklerini
bütün dünyaya ihsas ediyorlar.
Emperyalist
düzen sömürülerini sürdürmek için koruyup kolladıkları bir diğer yönetim şekli
ise monarşi, yani otokrasi ile yönetilen ülkeler, bunların çoğunluğunu da İslam
ülkeleri oluşturuyor. Yine bunların çoğu da Ortadoğu’da bulunuyor.
Söz
konusu emperyalist güçler bu ülkelere menfaatleri gereği demokratik yönetimin
gelmesini istemiyorlar. Gelse bile satın aldıkları güçlerle bir kılıf bularak
demokrasiyi alaşağı ediyorlar.
Çünkü
milletin hür iradesinden menfaatleri gidecek diye korkuyorlar. Bunun en son örneği
ise Mısır. Halkın iradesi ile iş başına gelmiş bir idareyi akıl almaz hilelerle
işbaşından uzaklaştırma becerisini göstererek bu ülkeyi kaosa sürüklediler.
Antidemokratik
yönetimin iş başında kalması, menfaatleri gereği emperyalistler için biçilmiş
kaftan olacak.
Bu
durum sömürü düzenleri sürdüğü müddetçe devam ediyor.
Menfaat kesilince her türlü hile ve desise ile çeşitli entrikalarla alaşağı etmesini
biliyorlar.
Mısır’ın
zengin petrol kaynakları yok, fakat Mısır’ın İsrail ve Amerika için stratejik
önemi var. Özellikle İsrail için bu çok daha önemli. Mısır’da askeri darbe en
çok İsrail’in işine yaramıştır. İsrail ancak emellerini kukla yönetimlerle
gerçekleştirebilir. Demokratik yönetimler İsrail’in hareket alanını daraltıyor.
Mısır’ın
kukla yönetimiyle Filistin’le olan barış görüşmeleri, sınırların kesinlik kazanması ve devletinin tam olarak kurumsal
yapıya kavuşması da tehlikeye girmiş olacak.
Amerika
güdümündeki bir ülke tavrını İsrail’in menfaatleri doğrultusunda alacaktır.
Emperyalist
dünya düzeninin önde gelen aktörleri kurdukları sömürü düzeni ile kendi
ülkelerini adil bir şekilde yönetip, kalkınmalarını sağlayıp refahı ülkelerinin
bütününe yayıyorlar.
Şimdi
bu ülkeler Arap Baharı diye nitelendirilen Kuzey Afrika ve Ortadoğu’nun bazı ülkelerinde
meydana gelen politik ayaklanmayı ve demokrasiye geçişlerini baltalamak için ellerinden gelen her türlü hileli
yolu deneyeceklerdir. Nitekim Mısır bunun en bariz örneği!
Çünkü demokrasinin ve millet iradesinin hakim olduğu
ülkeler gerek kendi içlerinde ve gerekse kendi aralarında ticari işbirliğini
geliştirerek hem ekonomilerini ve hem de kendi ülke insanlarının refahını
artıracaklar; sömürü düzenini bitirecekler!
Dolayısıyla
emperyalist dünya düzeni çökmeye mahkûm olacak...
Antidemokratik
usullerle yönetilen ülkeler ise sömürülmekten kurtulamayacakları gibi,
kalıcı bir istikrar sağlamada sıkıntı yaşayacaklardır.