Mısır’da
seçimle, halkın iradesiyle iş başına gelmiş demokratik yönetimi ordu ve muhalefet
dış güçlerin işbirliği ile alaşağı ederek kutlamalar yapıyor, bu ülke adına
üzüntü verici bir durum.
Bu
zafer yaklaşık bir yıldır tahrir meydanından çıkmayan muhalif grupların mı?
Bu
zafer muhalefet liderlerinin mi?
Bu
zafer bir kahraman gibi ortaya çıkan Mısır ordusunun mu?
Bu
zafer Mısır halkının mı?
Aslında
zafer gibi gösterilen kutlamalar bunların hiç birinin değil!
Aslında
bu bir zafer değil bir çöküş, yıllarca bekleyerek bir yıl önce elde ettikleri
demokrasinin çöküşü!
Bunlar
ancak bu kutlamalarla kendilerini kandırıyorlar.
Çünkü
yıllarca demokrasiyi bekleyip günümüzün en geçerli rejimi olan bu sistemi kör
topal olarak ancak bir yıl yürütenlerin zaferi olamaz.
Mısır
muhalefeti büyük bir yanlış yaptı, onlarca yıl beklediği demokrasiyi kendi
elleriyle baltaladı.
Şimdi
daha mı iyi olacak, ne yazık ki hayır…
Daha
iyi olsaydı dünyanın bütün kalkınmış olan rejimleri demokrasiyi seçmezdi,
askeri yönetimle yönetilirdi.
Demokrasiyi
sadece kendileri için en iyi yönetim biçimi olarak gören batı zihniyeti maalesef
bu rejimi hemen hemen Ortadoğu’daki İslam ülkelerinin hiçbirine layık görmüyor!
Bu aynı zamanda bu insanların hür iradelerine olan en büyük saygısızlıktır.
İşlerine
böylesi dikta rejimleri çok daha iyi geliyor.
Rakiplerini
alt etmenin bundan daha kolay, zahmetsiz ve masrafsız yolu olamayacağı için
demokrasiyi kendilerine, dikta rejimlerini de söz konusu İslam ülkelerine layık
görüyorlar.
Maalesef
bu acı gerçeği ülkemiz hariç hemen hemen bütün Ortadoğu ülkelerinde görmek
mümkün. Ya kukla yönetimler veya askeri yönetimler, emperyalist ve sömürgeci
güçlerin her zaman tercihi olmuş.
Osmanlı
İmparatorluğunun yıkılmasıyla kurulan bu devletlerin hiç biri, petrol zengini
olanlar hariç, istikrar bulamamış; kör topal ayakta kalmaya çalışmışlar.
Söz
konusu ülkelerin bu hastalıklı yapıdan kurtulmaları ve kurtulmanın yollarını
aramaları gerekiyor, bugün Suriye’nin, Mısır’ın yaşadığı duruma düşmemek için…
Şeyhlikle,
krallıkla, sultanlıkla yönetilen ülkeler taçlı demokrasiyi tercih ederek bu unvan
ve makamlarını koruyabilirler.
Bugün
birçok Avrupa ülkesinde bu yönetim şekli var. Onlar kendi değerlerine sahip
çıkmasını bilirken İslam ülkeleri için bu tür yönetim biçimini uygun
bulmuyorlar.
Ortadoğu
ve Kuzey Afrika ülkelerinin bu gerçeği görüp bu doğrultuda harekete geçmeleri
hem kendileri ve hem de bölge için yararlı olacaktır. Kuzey Afrika ülkeleri, Mısır,
Tunus ve Libya bu değişimi yaptılar, fakat gerek bu ülke insanlarının ve
gerekse demokrasi denilen çoğulcu rejimin oyuncularının bu konuya hazırlıklı ve
dikkatli olmaları gerekiyor. Bu hususta birikim ve tecrübesi olan dost
ülkelerden yardım almalılar, özellikle ülkemizden…
Tahrir
meydanında zafer kutlamaları yapanlar için söylenecek söz, “ne yazık ki bu bir zafer
değil”, bu bir zaferse o da ancak ve ancak başkalarına aittir…
Bu
noktayı iyi kavrayıp, anlamaları lazım.
Zafer
aslında başkalarının, gerçek zaferi onlar sessiz ve derinden kutluyorlar! Düşlerine
hayallerine bir adım daha yaklaşmanın mutluluğunu yaşıyorlar.