Çağımızın
en geçerli yönetim şeklini uygun bulan ve her fırsatta da savunuculuğunu yapan
batı demokrasileri, maalesef bu rejim kalkınmasını istemedikleri ülkeler
söz konusu olduğu zaman aynı samimiyeti göstermiyorlar.
Tek
adam yönetimi menfaatleri icabı tercihleri olmuş.
Belli
ülkelerde demokratik yönetimlerin serpilip, gelişip ve kökleşmemesi her zaman
işlerine gelmiştir.
Birinci
dünya savaşından günümüze kadar, geride bıraktığımız yüzyıl boyunca, komünizmle
yönetilen ülkelerin dönemi hariç, demokratik yönetimler bütün ülkelerde benimsenip uygulama
bulmuş. Fakat bu rejimi özellikle Kuzey Afrika ve Ortadoğu’daki İslam ülkeleri için layık görmemişler.
Batılı
emperyalistler kurdukları sömürü düzenini sürdürülebilir kılmak için bu
antidemokratik yapıyı kollamışlar.
Bir
ülke halkının tercihlerini, iradelerini hep yok saymışlar.
Antidemokratik
yapı içerdeki kalelerin ele geçirilmesi ve bunun altyapısının çeşitli bahanelerle oluşturulmasıyla beslenmiş.
Demokrasiye geçenleri de ayrımcılık unsurlarını canlı tutarak emellerine ulaşmışlar.
1950
yılında demokrasi ile yönetilmeye başlayan ülkemizde, demokrasi zaman zaman eften püften bahanelerle akamete
uğratılmış. Aradan bu kadar zaman geçmesine rağmen bu sâri hasatlıktan hala
daha kurtulamayanların var olduğuna zaman zamanda açık ve seçik bir şekilde
şahit oluyoruz.
Her ne kadar foyaları çok açık bir şekilde meydana çıksa da,
'yenilen pehlivan güreşe doymaz' misali bu alışkanlıklarını fırsat buldukça sürdürmeye
çalışıyorlar.
Demokratik
yollarla elde edemediklerini komplo teorileri üreterek amaçlarına ulaşmayı
yeğliyorlar. Özellikle ülkemizde son on yılda demokrasinin kurum ve kurallarıyla yerleşip kalıcı olması yönünde önemli adımlar atılmış...
Fakat
ne yazık ki demokrasi tecrübesi çok az olan Mısır halkı karşı karşıya kaldığı hain oyunu anlayamadı.
Tecrübesizliği
ve demokratik alt yapı yetersizliği Mısır’ı bu oyuna getirdi.
Demokratik
kurumlarını tam oluşturamadan seçime giden ülke, bir yıllık aradan sonra tekrar
antidemokratik yönetimin pençesine düştü.
Çok küçük bir azınlığın bu hain oyunun başını çektiği ve bunun farkında olmayan
bazı guruplarda bu oyuna gelerek bir yıllık demokrasilerini katlettiler.
Demokrasi ile yönetilen ülkemiz Mısır’da yaşanan bu olumsuz gelişmeye haklı
olarak tepki gösterdi.
Madem demokrasi ile yönetim günümüzün en iyi yönetim şekli, o zaman bunu savunmak gerekir.
Ayrıca
ülkemizle Mısır arasında din, kültür, tarih, hatta akrabalık ilişkilerine ilaveten
ekonomik ve ticari ilişkilerimiz var.
Ülkemizin
bu antidemokratik olaya tepki göstermesi, Mısır’ın tekrar en kısa zamanda
demokrasiye geçmesini istemesi gayet normal.
Demokratik
bir rejimle yönetilen bir ülkenin bunu istemesinden daha tabii bir şey olamaz. Normal olmayan buna göz yumanların tavrıdır!
Bu
temenniye aslında yerleşik demokratik rejimlere sahip olan batılı ülkelerin
destek çıkması, kendilerinin ne kadar bu konuda samimi olduklarının da bir
göstergesi olacak.
Madem
darbe yanlısı olmadıklarını söylüyorlar, bunu ancak Mısır’da yapılan darbenin
yanlış olduğunu bu hususta yapacakları açıklamalarla göstermeleri gerekir.
Yaptıkları
hatayı bu şekilde telefi ederek, Mısır’da kurulan geçici yönetimi seçimlerin en
kısa zamanda yapılması için teşvik etmeleri gerekir.