Kendilerini her bakımdan
mükemmel sayan batılıların sahip çıktığı değerlerin bir kez daha bu hususta sahte oldukları açık ve net bir şekilde ortaya çıkmıştır.
İnsanlığın ortak olan
değerlerine sahip çıkışları bir kez daha anlaşılmış ki ancak ve ancak kendi işlerine
geldiği zaman, kendilerine yaradığı zaman bu sahiplenme söz konusu olmaktadır.
Son olaylarda bir kez
daha bu değerlerin ne kadar ihlal edildiği Suriye ve Mısır’da yaşanan
katliamlarla açık ve net bir şekilde belli olmuş.
Şiddet ve cinayet
olayları günümüzün gelişmiş iletişim teknolojisi ile kayıt altına alınmıştır. Bu
insanlık dışı olaylar gelecekte bunu organize eden ve uygulayanlar için bir yüz
karası olarak gelecek nesillere gösterilecektir.
Bu insanlık dramı ve
utanç sahnelerine ortam hazırlayanlar da bunu bizzat uygulayanlar kadar ve
hatta onlardan daha çok sorumlu olmaktadırlar.
Emperyalist güçler sözde sahip
çıktıkları insani değerlere konusundaki samimiyetsizliklerini son on yılda Irak’ta,
son üç yılda Suriye’de ve bunlar yetmezmiş gibi henüz demokrasiye yeni kavuşmuş
ülke olan Mısır’ı içten karıştırarak göstermişlerdir. Filistin zaten
kangren olmuş bir vakadır, yaklaşık 60 yıldır zulümle mücadele etmeye çalışıyor.
Bunlar sadece yakın
coğrafyamızda yaşadıklarımız.
Emperyalist güçlerin bir
de bölgemiz dışında kalan ülkelerdeki Müslümanlara yaptıkları zulümler var.
Bu zulümlerin bugüne
kadar işlenmesinde önde gelen sebeplerden biri İslam ülkelerinin, özellikle
petrol zengini İslam ülkelerinin batı hegemonyasında kalmaya olan
hayranlıklarından ileri geliyor. Ayrıca tahtlarını korumak için batılı
dostlarının mandasını tercih etmişlerdir...
İlk başladığı günden
bugüne kadar Suriye’de yapılan katliamlara sadece demeçler vererek bir tür
oyalama taktiği ile seyirci kalınmıştır.
Son katliamlarda Suriye’de
insanlık ve hukuk dışı uygulamalarda sınır tanımazlık sonrasında yapılanlar
sadece demeçlerle işi geçiştirmek olmuştur.
Bunun manası bu
katliamlara “sen işine devam et” demektir. Çünkü yaptığı katliamlar adamın
yanına kar kalmıştır. BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon kimyasal
silah kullanımının uluslararası hukuk ihlali olduğunu söylüyor.
Kimyasal silah kullanımı
suç da, bu silahı verenler, destekleyenler hukuk ihlali işlemiyor mu?
Bunların suçu yok mu?
Ban Ki-moon aynı zamanda “insanlığa
karşı böyle bir suç işleyenlerin ciddi sonuçları olmalıdır” diyor.
Suriye hükümeti bütün
dünyanın gözüne baka baka, kimyasal silah kullanmadığını ifade ederek yalan
söylerken, BM ise bu araştırma için hükümetin iznini istiyor. Muhalifler ise
ülkede bulunan BM görevlilerinin konuyu bildiklerini söylüyor.
Bu açıklamalar ile BM ve Suriye
yönetimi danışıklı döğüş örneği sergiliyorlar.
Buna artık ‘sözün bittiği
yer’ denmesi gerekir ve başka yollarla müdahale edilmesini gerektirir. Bunu da
yapacak BM ve uluslararası toplumdur, sayıları her geçen gün artan insan hakları
ile ilgili kuruluşların bu darama son verilmesi için yapacakları açıklama ve
destektir...
BM ayda ortalama 5 bin
kişinin hayatını kaybettiğini söyleniyor Suriye’de, buna göre 150 bin kişi
hayatını kaybetmiş ve milyonlarca insan sığınmacı konumuna düşmüş.
Artık yetkili kurum ve
kişilerce söylenecek söz kalmamış, yapılması gereken bu katliamları önleyecek
ciddi bir şekilde fiiliyata geçmektir...