Adam ülkesini yerle bir
etmiş, taş üstünde taş bırakmamış… Her türlü vahşet sergilemiş...
Neredeyse ülke nüfusunun
tamamı değişik oranlarda üç yıldır süren savaşta en ağır şekilde zarar görmüş, tarifi ve telafisi mümkün olmayacak derecede mağduriyet yaşamış.
Rakamlara göre 100 binin
üzerinde insan hayatını kaybetmiş. İki milyon civarında Suriyeli ülke dışına
kaçarak canını kurtarmak zorunda kalmış. Ülke içinde 4 milyon Suriyeli yerinden
olmuş.
Suriye’de, belki de insanlık
tarihinde eşi görülmemiş bir vahşet yaşanmış, yaşanıyor. Bu vahşet ve insanlık
dramını ne uluslararası toplum, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ve ne de
diğer insani kuruluşlar yapılması gereken tepkiyi göstermeyerek vahşete seyirci
kalmayı tercih etmişler.
Sadece bu uluslararası kuruluşlar
bilinen alışkanlıkları doğrultusunda demeçler vererek hedef saptırma ve aldatma
anlayışını sergileyerek insanlık tarihinin en vahşi olayına seyirci kalmayı
tercih etmişler.
Gerek uluslararası
toplumun ve gerekse BM’nin kırmızıçizgisi ise kimyasal silah saptırması…
Kimyasal silah dışındaki
silahlarla öldürülen insanların ölümü ölüm sayılmıyor mu?
Uluslararası toplum ve BM’nin
hedef saptırması ile bugüne kadar yüz binden fazla masum insan hayatını yitirdi.
Milyonlarca insan evinden yurdundan oldu.
Kanun dışı üç beş tane çapulcunun
yakıp yıkmasını masum bir eylem gibi göstererek bunları savunan uluslararası toplum
ve BM milyonların vahşi bir şekilde öldürülmesini ve yerlerinden yurtlarından
olmasını bir kimyasal silah aldatmasıyla göz ardı ederek bu insanlık dramını
sürüncemede bırakıyor.
Başta BM Güvenlik Konseyinin
beş daimi üyesi olmak üzere, bütün insani kuruluşlar ve uluslararası ceza
mahkemesi bu vahşet karşısında gözlerini yummuş, kulaklarını kapatmış, vicdani
duygularını körelmiştir; savundukları insani değerleri yerle bir etmişlerdir.
BM İnsan Hakları Yüksek
Komiseri açıklamalarıyla hala vahşeti sergileyen mevcut Suriye yönetiminin
tarafında yer alığını gösteriyor.
Muhalif grupların savaş
sucu işlediğini ima ediyor.
Bunca vahşet, ölüm ve
yıkımdan sonra meseleye sadece tek taraftan bakarak kesin ve kalıcı bir çözümü
getirmeyi erteliyor.
Hala hedef saptırmayla
gerek dünya kamuoyunu ve gerekse Suriyeli mazlum insanları oyalıyor.
Büyük resmi bırakıp, meselenin
sadece küçük bir tarafına bakarak aldatma sanatını gösteriyor.
Eğer savaş suçlusu varsa
oda sadece bugüne kadar ülkesini yakıp yıkan, binlerce masum insanı katleden,
milyonları yerinden yurdundan eden mevcut Suriye yönetimidir.
BM ve kuruluşları bugüne kadar
Suriye konusunda bütün dünyanın gözleri önünde samimi davranmamış, katliamlara
göz yummuştur. Meseleye insani açıdan samimi olarak bakıyorlarsa hemen Güvenlik
Konseyini toplar en kısa zamanda bu vahşetin bitmesi, insanlık suçunun ve savaş
suçunun işlenmemesi için gereken ciddi kararları alarak bu vahşete son verirler.
Her iki taraftan da masum
insanların ölmelerine engel olurlar!
Fakat bu samimiyet yok, sözde
bu hususta gayret göstermeleri, sadece demeçlerle işi sürüncemede bırakmaktan
öteye gitmiyor.
Bu vahşetin başından beri
bir oyalama taktiğini tercih edenlerin hukuki durumu hangi sınıfa giriyor, bir bakıma
vahşete seyirci kalmanın hiçbir hatalı tarafı yok mu?