20 Ağustos 2013 Salı

BM Güvenlik Konseyi asıl görevini yapmıyor


 
 
Bir kısım uluslararası medya İslam ülkelerinde sürekli hata aramakta ve bunları vesile yaparak bu ülkelerin istikrarını bozacak türde yayınlar yapmakta.
Bunun en bariz son örneği Mısır’da oldu!
Daha önce ülkemizde denemeye çalıştı…
Mısır’da yapılan darbe elbette önceden planlanmıştı.
Çünkü hemen arkasından mali yardımlar açıklandı. Bu işte görev alan başrol oyunculardan bir uluslararası medya idi, figüranları ise ülkesine ihanet eden azınlık vatandaşlarıydı...
Maalesef malum medya birlik, beraberlik ve milli duygulardan yoksun kişileri sürekli yayına alarak, bunların ülkenin çoğunluğunu temsil ettikleri imajını dünyaya yayma çabası içinde oldular.
Bu yayın organları, kesintisiz olarak yanıltma haber politikasını korkusuzca ve çekinmeden yaparken adeta darbeye zemin hazırladılar. 
Bu tür yayınları ne kendi ülkelerinde ve ne de Müslüman olmayan başka ülkelerde yapamıyorlar.
Birincisi birlik, berberlik vatan sevgisi olan ülke insanları kendilerini ülkelerine ihanet etme derekesine düşürmüyor.
Eğer İslam ülkelerinde de bu tür yayınlara önem verilemezse, söz konusu yabancı yayın organları bu tür yıkıcı yayınlara cesaret edemezler.
Uluslararası medyanın bir başka kullandığı silah ise ülkesini ve dinini seven ve siyasetini bu doğrultuda yürüten politik partileri her defasında İslamcı ibaresini sanki bir suçmuş gibi bir yafta olarak yayınlarında sürekli kullanarak yıpratmaya çalışmakta.
Gerek Hristiyan, Yahudi ve gerekse başka din ve inanca inanan ülkelerde bu husus hiç işlenmiyor.
Özellikle, Yahudilerin bu konuda gerek milliyet ve gerekse din konusunda fanatizme kaçacak şekilde kendi din ve milliyetlerine düşkün olmalarına rağmen ve bu hususta derin emelleri olmalarına rağmen bu ülkelerle ilgili haberlerde milliyet ve din konusu hiç işlenmez.
Uluslararası medya İslam’ı sanki bir suçmuş gibi göstermek için sürekli olumsuz bir şekilde işlemekte.
İslam’ın özünde zaten aşırılık olmadığı gibi, başka dinlere de saygı duymaktadır.
Mısır’da orduyu darbeye alet eden azınlık, kendi ülkelerine çok büyük ihanet ederek kendi geleceklerini de tehlikeye atmış oldular.
Eğer ordu geri adım atmaz ve darbe karşıtları gösterilerine devam etmeyi sürdürürse olayların farklı boyuta taşınacağı gibi, başak yerlere de sıçrayacağına dair yorumlar yapılıyor.
Bunun iki canlı örneği var, biri Irak ve biri diğeri de komşumuz Suriye.
Demokrasi adına Irak’a giren koalisyon güçleri maalesef geride kan, gözyaşı ve acımasız bir terör bıraktılar. Bu arada çok sayıda masum insanın hayatını yitirmesine ortam hazırladırlar.
Uluslararası yasa ve adalet savunucu ve organları bu vahşeti görmek istemiyor.
Suriye’yi karıştırıp bu hale getirdikten sonra sahip çıkmayan emperyalist güçler
Mısır’da seçimle işbaşına gelen yönetime tahammül edemediler.
Bunların hedefinde sürekli İslam ülkeleri var.
Birleşmiş Milletlerin gündemine bakınca büyük bir çoğunlukla İslam ülkelerini görüyoruz, sözde bu ülkelere huzur ve istikrar getirmek için çaba gösteriyor.
Fakat bu hususta hiç samimi olmadığı da yaptığı icraatından belli oluyor. Samimi olduğu tek konu ise istikrasızlığın olduğu yerlerde bunu iyice derinleştirmek.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin beş daimi temsilcisi bu ismin hilafına kararlar alıp uyguluyor.
Bütün dünyada mevcut ihtilaflara, özellikle İslam ülkelerinde ki huzursuzluklara çözüm için değil, çözümsüzlük için çaba sarf eden bir duruşu var.
Bu çözümsüzlüğün giderilmesi ise BM’ye üye ülkelerin bu yanlışlıları genel kurulda ısrarla dile getirmeleri ile olacak.