19 Ağustos 2013 Pazartesi

Emperyalistlerin derin planları tutar mı?


 

 

Bölgemizde yaşanan son olaylara analitik bir gözle bakınca bazı istenmeyen ihtimalleri akıldan uzak tutmamayı gerektiriyor.

Bölgemizde son 20 yıllık süreci kapsayan ve bir değişimi işaret olaylar zincirinin yaşandığını görüyoruz.

Osmanlı İmparatorluğunu tarih sahnesinden çekilmesinden sonra kurulan devletlerin gerek sınırları ve gerekse yönetim yapıları istikrarsız bir görüntü veriyor.

Bu istikrarsızlık planları yüzyıl öncesinden mi yapıldı ve bunlar hala geçerli mi?

Yoksa ülkemizi de her bakımdan çok yakından ilgilendiren bölgemizdeki bu eğreti durum rotası belli olmayan bir gemi gibi nereye toslayacağını bilmiyor mu?

Geçen bir asır boyunca ve özellikle son yirmi yılda yaşananlara baktığımızda olaylar acaba önceden planlana bir sona doğru mu yaklaşıyor?

Yoksa son yıllardaki gelişmeler sonun başlangıcı mı?

Son yıllardaki gelişmelerin arka planında yatan gerçek ise emperyalistlerin ortak bir payda da buluşması mı?

Gerek Birleşmiş Milletler ve gerekse uluslararası toplumun önde gelenleri üç yıldır Suriye’de yaşanan vahşete ve Arap Bahar ile başlayan demokrasiyi yakalamışken Mısır’da meydana gelen geri gidiş ve vahşeti örtülü bir şekilde desteklemeleri, bunların derin planlarının bir parçası mı?



Önce Irak’ın eski devlet başkanı Saddam’ın Kuveyt’i işgali, sonrasında ABD’nin bu olaya müdahale etmesiyle 1990 yılında birinci körfez savaşı bölgemizdeki istikrarsızlığın başlangıcı oldu.

Baba Bush’tan iki dönem sonra seçilen oğul Bush’un Irak’a demokrasi getirme bahanesiyle kurduğu koalisyon güçleri ile ülke 2003 yılında işgal edildi.

Bundan sonra Irak’a ne demokrasi ve ne de huzur geldi.

Aksine 2003 yılındaki işgalden sonra bugüne kadar binlerce insan hayatını kaybetti.

Her gün onlarca kişi patlatılan bombalarla hayatını yitiriyor, ülkede am bir belirsizlik hakim…

Bir başka yakın komşumuz, Suriye ise halkının demokrasi isteği ile başlattığı ayaklanma neticesinde, bu ülkenin diktatörü yine emperyalist güçlerin desteğiyle ülkesini üç yıldır yakıp yıkıyor.

Bu arada on binlerce insan hayatını kaybetti. Milyonlarca insan yerinden yurdundan oldu, bu ülkede de bir insanlık dramı yaşanıyor…

Bu yetmiyormuş gibi henüz demokrasiye yeni kavuşmuş olan Mısır’daki darbe hareketi oldu.

Sözde hukukun üstünlüğü, demokrasi ve insan hakları savunucusu gibi görünen uluslararası toplum gerek bu vahşete ve gerekse Suriye’deki vahşete sessiz kalarak, sahiplendiği değerleri ayakları altına almış oldu.

Mısır halkı canları ve kanları pahasına küresel emperyalist güçlerin desteğini arkasına alan Mısır ordusuna karşı yaklaşık iki aydır direniyor.

Mısır ordusu ise gösterilere karşı silahla karşılık vereceği konusunda ısrarlı görünüyor.

Ancak korkulan ise iki tarafın iddialı duruşu, bu tutum da Mısır’ı yeni bir Suriye’ye çevirmek endişesini veriyor.

Gerek Arap dünyası ve İran ve gerekse uluslararası toplum Mısır’daki darbeyi destekledikleri gibi, Suriye’yi de bu arada unuttular.

Bu durum da İran’ın ve Arap dünyasının bu vahşete sessiz kalmalarının arkasında yatan planları mı var, sorusunu akla getiriyor.

Acaba bu ülkeler emperyalistlerle ne gibi bir gelecek bekliyor bölgede?

Görünen o ki emperyalist güçler bölgede açıkça istikrar istemiyor.
Bunu da kimin hesabına istemedikleri belli.
Bakalım hesapları tutacak mı?
Hiç temenni etmeyiz bunu da başta İran'ın görmesi gerekiyor, eğer söylemlerinde samimi ise!