Mısır’da açık bir şekilde insan hakları ve evrensel kurallar
ayaklar altına alınıyor.
Başlangıçta nişancılarla yargısız infazlarla binlerce insanı
kurşunlayan askeri darbe şimdi kendine bir kılıf bularak iradelerini gasp
edenlere karşı gösteri yapanları idam kararlarıyla sindirmek istiyor.
İnsanlık tarihinde görülmemiş vahşet örnekleri sergileniyor.
Her ne kadar Mısır’daki idam kararlarına uluslararası toplum
tepki gösterse de, bu cılız ve samimiyetsiz tepkiler göstermelik olmaktan öteye
geçmiyor.
Mısırlıların iradesinin gaspına sessiz ve tepkisiz kalınması
binlerce masum insanın öldürülmesine ortam hazırladı.
Halkın oylarıyla işbaşına gelen bir devlet başkanı uluslararası
medya içerdeki azınlık bir grubun borazanlığını yaparak bir yıl içinde adım
adım darbe ortamını hazırladı.
Tahrir meydanı seçimi takip eden ilk günlerden itibaren darbenin
yapılması için kullanıldı.
Yabancı medya adeta burada karargâh kurdu.
Bugünkü ortamı hazırlamak için elinden geleni geri bırakmadı.
Hatta İngiltere eski başbakanı Tony Blair bu darbeyi tasdik eden
açıklama yaptı.
Zaten batının ve bir kısım uluslararası toplumun açık desteği
olmasaydı bu darbe olmazı.
Uluslararası medya ve bir kısım uluslararası toplum bu darbeye
açık bir destek vermiştir.
Böylece aynı zamanda sonrasında Mısır’da yapılan katliamlara
ortak olmuştur.
İradesi gasp edilen Mısırlıların haklı tepkisi meydanları doldurdu.
Darbe öncesinde meydanlardaki şuursuzca muhalefet eden azınlığın
borazanlığını yapan uluslararası medya, darbe sonrasında haklı savunmasını
yapan Mısır’ın gerçek sahiplerinin sesini aynı samimiyet ve yoğunlukta dile
getirmedi.
Âdete yok oldu.
Tarafsız habercilik ilkesini ihlal etti!
Aktif olarak azınlıktaki darbecilere açıkça destek veren bu
bölücü medya, aynı desteği haklı savunmasını yapan Mısırlılar için göstermedi, göstermiyor.
Mısır darbesinde uluslararası medya dördüncü değil, birinci kuvvet
görevini üstlendi.
Bu görevinde de çok başarılı oldu.
Mısır’daki azınlıkta kalan darbecilere, bütün dünyaya bir askeri
darbenin yapılmasını haklı gösterecek şekilde destek verdi.
Önceden planlanan bu ön hazırlıkla Mısır’daki darbenin yapılması
için askerlere çok rahat ve çok uygun bir ortam hazırladı.
Darbenin yapılması için askerlere darbenin anahtarını adeta altın
bir tepsi içinde sundu.
Mısır’daki darbenin baş sorumlusu yabancı basının önde
gelenleridir.
Bu basın içerdeki üç beş azınlığı kullanarak ve onları el
üstünde tutarak bugünkü vahşet ortamını hazırladı.
Sonrasında yapılan gösterilerde binlerce masum insan hayatın
kaybetti.
Uluslararası basın eğer samimi ve insan haklarına saygılıysa,
tarafsız habercilik ilkesine bağlıysa, şimdi Mısır’da meydanlarda üç beş değil,
darbe karşıtı iradelerini ve haklarını geri almak isteyen binlerce insan var;
darbecilere gösterdiği ilgiyi bunlara da göstermesi gerekir.
Kesintisiz yayınlarını darbe karşıtı Mısırlılarla da bir ay
sürdürürse, askeri darbeciler seçimlerin en azından demokratik bir katılımla
yapılmasına izin vermek mecburiyetinde kalacaktır.
Demokratik bir ortam ve şartlarda yapılacak bir seçimle
Mısırlılar demokrasi yanlısı bir başkan seçme imkânına kavuşmuş olacaklar.
Bunca kayıptan sonra ülkeye ve hem de bölgeye huzur gelmiş
olacak.
En azından haksız yere idam kararı verilmiş yüzlerce insan bu
haksız infazdan kurtulmuş olur!
Fakat emperyalizmden yana olan bu uluslararası medya bu
dürüstlüğü ve samimiyeti gösteremez!