29 Nisan 2014 Salı

Mısır’daki katliamların ve idam kararlarının sorumlusu kim?


 

 

Mısır’da açık bir şekilde insan hakları ve evrensel kurallar ayaklar altına alınıyor.

Başlangıçta nişancılarla yargısız infazlarla binlerce insanı kurşunlayan askeri darbe şimdi kendine bir kılıf bularak iradelerini gasp edenlere karşı gösteri yapanları idam kararlarıyla sindirmek istiyor.

İnsanlık tarihinde görülmemiş vahşet örnekleri sergileniyor.

Her ne kadar Mısır’daki idam kararlarına uluslararası toplum tepki gösterse de, bu cılız ve samimiyetsiz tepkiler göstermelik olmaktan öteye geçmiyor.

Mısırlıların iradesinin gaspına sessiz ve tepkisiz kalınması binlerce masum insanın öldürülmesine ortam hazırladı.

Halkın oylarıyla işbaşına gelen bir devlet başkanı uluslararası medya içerdeki azınlık bir grubun borazanlığını yaparak bir yıl içinde adım adım darbe ortamını hazırladı.

Tahrir meydanı seçimi takip eden ilk günlerden itibaren darbenin yapılması için kullanıldı.

Yabancı medya adeta burada karargâh kurdu.

Bugünkü ortamı hazırlamak için elinden geleni geri bırakmadı.

Hatta İngiltere eski başbakanı Tony Blair bu darbeyi tasdik eden açıklama yaptı.

Zaten batının ve bir kısım uluslararası toplumun açık desteği olmasaydı bu darbe olmazı.

Uluslararası medya ve bir kısım uluslararası toplum bu darbeye açık bir destek vermiştir.

Böylece aynı zamanda sonrasında Mısır’da yapılan katliamlara ortak olmuştur.

İradesi gasp edilen Mısırlıların haklı tepkisi meydanları doldurdu.

Darbe öncesinde meydanlardaki şuursuzca muhalefet eden azınlığın borazanlığını yapan uluslararası medya, darbe sonrasında haklı savunmasını yapan Mısır’ın gerçek sahiplerinin sesini aynı samimiyet ve yoğunlukta dile getirmedi.

Âdete yok oldu.

Tarafsız habercilik ilkesini ihlal etti!

Aktif olarak azınlıktaki darbecilere açıkça destek veren bu bölücü medya, aynı desteği haklı savunmasını yapan Mısırlılar için göstermedi, göstermiyor.

Mısır darbesinde uluslararası medya dördüncü değil, birinci kuvvet görevini üstlendi.

Bu görevinde de çok başarılı oldu.

Mısır’daki azınlıkta kalan darbecilere, bütün dünyaya bir askeri darbenin yapılmasını haklı gösterecek şekilde destek verdi.

Önceden planlanan bu ön hazırlıkla Mısır’daki darbenin yapılması için askerlere çok rahat ve çok uygun bir ortam hazırladı.

Darbenin yapılması için askerlere darbenin anahtarını adeta altın bir tepsi içinde sundu.

Mısır’daki darbenin baş sorumlusu yabancı basının önde gelenleridir.

Bu basın içerdeki üç beş azınlığı kullanarak ve onları el üstünde tutarak bugünkü vahşet ortamını hazırladı.

Sonrasında yapılan gösterilerde binlerce masum insan hayatın kaybetti.

Uluslararası basın eğer samimi ve insan haklarına saygılıysa, tarafsız habercilik ilkesine bağlıysa, şimdi Mısır’da meydanlarda üç beş değil, darbe karşıtı iradelerini ve haklarını geri almak isteyen binlerce insan var; darbecilere gösterdiği ilgiyi bunlara da göstermesi gerekir.  

Kesintisiz yayınlarını darbe karşıtı Mısırlılarla da bir ay sürdürürse, askeri darbeciler seçimlerin en azından demokratik bir katılımla yapılmasına izin vermek mecburiyetinde kalacaktır.

Demokratik bir ortam ve şartlarda yapılacak bir seçimle Mısırlılar demokrasi yanlısı bir başkan seçme imkânına kavuşmuş olacaklar.

Bunca kayıptan sonra ülkeye ve hem de bölgeye huzur gelmiş olacak.

En azından haksız yere idam kararı verilmiş yüzlerce insan bu haksız infazdan kurtulmuş olur!

Fakat emperyalizmden yana olan bu uluslararası medya bu dürüstlüğü ve samimiyeti gösteremez!