Bugün
yeryüzüne baktığımızda, dünyanın belli bölgelerinde yuvalanmış; yüklenmiş
oldukları görevlerinin gereği kan dökmek, kaos oluşturmaktan başka bir amacı olamayan
karanlık örgütleri görüyoruz.
Hepsinin de
İslamiyet kisvesi altında faaliyet gösterme çabasında olduklarını söylemek mümkün.
Hepsi sözde
İslam’ı savunuyor.
Bunların en
bilineni ve yaygın olanı El kaide örgütü.
Bu örgüt
aslında bunların hepsinin bağlı olduğu üst komuta kademesi konumunda.
Öncelikli
hedefleri bütün İslam ülkelerinde örgütlenmeye çalışmak.
Ancak bundan istisna
olanlar da var.
Malum bu
örgüt ABD’deki 11 eylül 2001'de New York ikiz kulelerine yapılan saldırılarla adını
duyurdu.
O günden
bugüne varlığını küresel ölçekte sürdürüyor.
Terör
örgütlerinin dikkat çeken bir özelliği ise finans sıkıntısı çekmemeleri, her
türlü lojistiğe kolayca ulaşmaları.
Bu da kafalarda önemli bir soru işareti bırakıyor!
El kaidenin
arkasındaki güçlerin CIA ve Mossad olduğu yönünde uluslararası medyada
bilgiler bulunuyor.
Bu zaman
zaman da dile getiriliyor. Mossad’ın kısa açıklamasında odak noktasının Arap ülkeleri
olduğu ifade ediliyor.
Azılı
örgütlerden bir diğeri ise uzun yıllardır Afganistan ve Pakistan’ın başına bela
edilen Taliban örgütü...
Taliban
özellikle Afganistan’da çok büyük tahribatlar yaptı.
Evvelinde
Sovyet döneminin Rus işgali vardı.
Fakat
Taliban ülkesine Sovyet kızıl ordusundan her bakımdan çok daha fazla zarar verdi.
Kızıl
orduya karşı sağladıkları birlik ve beraberlik sonrasında ülke iç çatışmalar
yüzünden kendini bir türlü toparlayamadı.
Sosyal,
ekonomik ve toplumsal olarak büyük acılar yaşadı, yaşıyor.
Emperyalist
odaklar tarafından yönetilen örgüt hem ülkesine ve hem de kendi
üyelerine sürekli kayıplar verdiriyor.
Yani
kazananı olmayan bir durum uzun yıllardır sürüp gidiyor.
Geride bıraktıkları
ise çok sayıda can kaybı, sakat kalanlar; bunların neticesinde giderek
fakirleşen bir ülke.
Fakirleştiği
gibi ülke aynı zamanda toplumsal bozulma sürecine girmiş…
Afrika’da
Boko Haram ve El-Şebab örgütleri İslamiyet kisvesi altında örgütlendikleri İslam
ülkelerinde zaman zaman bombalı saldırılarla baskı ve korku oluşturmaya devam ediyorlar.
Bu
örgütlerin tek amacı var sözde şeriat devleti kurmak. Bu kandırılmış insanlar
İslam maskesi altında İslam’a ve Müslüman’a en büyük zararı veriyor…
Uyuşturulmuş ve
şartlanmış, bir bakıma birer mekanik cihaza dönüşmüş beyinler uzaktan
kumandalı cihazla sömürü düzeninin hedefine ulaşması için kullanılıyor.
Sömürü ağaları taş atıp kollarını yormadan
istediklerini elde etmek için kullandıkları bir usul; yani ‘Müslüman’ı
Müslüman’a kırdırma’ taktiği kendileri açısından biçilmiş kaftan.
Bu sinsi
oyunları planlayıp uygulamaya koyanların sadece A ve B değil çok sayıda
planları var.
Biri tutmadı
mı veya akamete uğradı mı hemen bir diğeri devreye alınıyor.
Ülkemizde
de zaman zaman bu tür sinsi yapılar meydana çıkıyor.
Sayın Başbakanımızın
paralel yapı diye nitelendirdiği son çete kaleyi içten fetih etme
sinsiliği ile hareket etmek istemişti.
Tabi öncesinde
birkaç hamlesi olmuştu, sanırız bunlar iyi niyetle karşılanmış olacak ki o zaman bu hain ve sinsi
tuzağın üzerine karalı bir şekilde gidilmemişti.
Bu tür örgütler isteklerini
günümüzün en ideal yönetim şekli olan demokratik yollardan değil de, hep kaba
güç veya sinsi yollara baş vurmaktalar.
Hiç birinin
isteklerini, ideallerini hukukun içinde kalarak demokratik yollardan gerçekleştirmek
istemedikleri de ayrı bir gerçek.
Bunların
hiçbiri gerek fert ve gerekse örgüt seviyesinde olsun kendi iradeleriyle
hareket edemedikleri, ancak ve ancak emellerine yasa dışı yollardan
kavuşacaklarına şartlandırmış olmaları da tek seçenek olarak kendilerine
sunulmuştur.
Bu aslında
emperyalist güçlerin Müslüman’ı Müslüman’a kırdırma projesi ve taktiğidir!