Demokrasilerde diktatör yöneticinin olma ihtimali de mümkün
değil.
Seçimler çok partili düzenin olduğu ve uygulandığı bir ortamda
yapılır.
Geçmişte ülkemizde demokrasi zaman zaman kesintiye uğratıldı.
Son 12 yıllık Ak Parti iktidarları döneminde demokrasiye sadık
kalınarak bu yolda önemli mesafeler kat edildi.
Şimdi ülkemizde antidemokratik temayüllere karşı kararlı bir
şekilde duruş sergileyen ve demokrasiyi kesintiye uğratmak isteyenlere karşı
direnen ve mücadele veren bir siyasi parti ve iktidarı var.
Bu siyasi parti üç genel seçim ve üç de yerel seçim geçirmiş ve
bunların hepsini oylarını artırarak kazanmış.
Yani her defasında sandığa gittiğinde, milletin reyine
başvurduğunda başarıyla çıkmış bir parti ve onun lideri var.
O zaman neden diktatör kelimesi zaman zaman gündeme geliyor?
Şimdi Ak Partinin iktidara geldiği 3 kasım 2002 tarihinden
bugüne kadar olan icraatına kısaca baktığımızda neleri görüyoruz?
Bazı rakamları mukayese yaptığımızda yapılan icraatın olumlu yansımasını görüyoruz.
İhracat 36 milyardan, 152 milyar dolara çıkmış.
Enflasyon yüzde 30’lardan tek haneli rakamlara düşmüş.
Faizler yine yüzde 60’lardan tek haneli rakamlara düşmüş.
Milli gelir 230 milyardan 800 milyar doların üzerine çıkmış.
23,5 milyar dolardan alınan İMF borç miktarı kapatılmış ve ülkemiz
İMF’den borç alan değil, borç verecek konuma gelmiş.
Merkez bankası para rezervi 27 milyar dolardan 130 milyarlar
seviyesine yükselmiş.
Bu temel göstergeler o günden bugüne, hükümet aleyhine bazı
olumsuzlukların olmasına rağmen ki bunlar suni olarak çıkarılmış, olumlu bir
seyir izlemiş yükselen bir grafik çizmiş.
Ülkemizde yaklaşık 12 yıllık Ak Parti iktidarları döneminde bu
olumlu gelişmeler olmasaydı, bunun tersi bir manzara ile karşılaşmış olsaydık
kimse çıkıp da bu ülkede bir diktatör var diyemezdi, gelişmeler istedikleri
şekilde meydana gelmiş olacaktı.
Ülkemizde o tarihten bugüne kadar geçmiş dönemlerde görülmemiş
büyüklükte dev yatırımlar yapılmış milletin hizmetine sunulmuş.
Şu anda yapım aşamasında olan büyük projeler hizmete girdiğinde
ülkemizin çehresi çok daha iyi bir şekilde değişmiş olacak.
Gerek içerde ve gerekse dışarıda ülkemizin kalkınmasını
gelişmesini; gelişmiş ve büyümüş bir Türkiye istemeyenlerin yapacakları tek
şey bu hükümeti ve onun liderini yıpratmak için bir takım karalama kampanyaları yapmaktır.
Bunlardan biri diktatör uydurmasıdır.
Geçmiş dönemde de ülkemizde olumlu yönde birtakım gelişmeler
olduğunda buna benzer iftiralar ve yalanlar üretilerek o dönemin başbakanlar
bir şekilde halledilmişler.
Bu sömürge ve emperyalist güruhun başvurdukları bu çirkin
oyunlar iyi bilinir, onların taktiği çamur atmak ve karalamaktır. Bu güruhun
meşrebinde hedef saptırmak vardır.
Bunu da hedeflerine ulaşıncaya kadar sürdürmektir.
Bugün diktatör derler yarın başka bir karalama vasıtası bulur,
ağızlarına sakız yaparlar.
Onların fıtratı doğruları söylemek yerine gerçekleri tersyüz
etmektir.
Gözlerine batan diktatörleri görmezden gelir, ya göz ardı
eder veya başka kılıflar bulurlar.
İşte gelmiş geçmiş diktatörlerin en zalimi, en vahşisi 4 yıldır
kendi insanlarını doğrayıp duruyor, bu insanlık vahşetine, bu insanlık
trajedisine samimi bir yaklaşım var mı?
Olmaz çünkü gerçek diktatör onlardır, gerçek insan hakları
sömürüsü yapan bu istismarcı güruhtur.
Suriye’deki insan kasabına bir şey diyen yok, bu gelmiş geçmiş
en büyük zalime ne zalim diyen ve ne de diktatör diyen var!
Bu sözde demokrasi savunucuları, uzun yıllar sonra ülkesinin
tercihi ile iktidara gelen bir devlet başkanına ancak bir yıl dayanabildiler.
Çirkin oyunlarla içerden satın aldıkları bir güç vasıtasıyla
milletinin tercihiyle gelmiş bir devlet başkanını görevden uzaklaştırdılar.
Şimdi haksız bir yargılama ile karşı karşıya!
Bu zalim cunta yönetimi binlerce masum insanı katletti. Yüzlerce
masum insanı idama mahkûm etti.
Sormak lazım kimmiş gerçek diktatör ve zalim, kimmiş her türlü
hukuk kuralını ve insan haklarını ayaklar altına alan?
Bunların hiçbirinin ne insan haklarına, ne hukukun üstünlüğüne
ve ne de demokrasiye inanç ve saygıları var, olsaydı Mısır’a uzun yıllar sonra
gelen demokrasiye saygılı olurlardı, olsaydı Suriye’deki insan kasabına sahip
çıkmazlardı, Filistin dilim dilim yutulmazdı.
İşte dünyanın gerçek diktatörlerin kim olduğunu iyi bilmesi ve görmesi gerekiyor.
Değerleri tersine çevirerek mazlumu zalim, zalimi mazlum göstermek isteyenleri iyi tanıması gerekiyor!