İsrail devleti herhalde son yıllarda kavuştuğu ortam sayesinde
altın devrini yaşıyor.
Planlanıp uygulamaya konulan komplolarla, taş atıp kolunu yormadan
işlerini yürütmek buna denir.
Bir tarafında Suriye’nin zalim yönetimi, bir tarafında yine
ülkesini ve insanlarını sırf kendi ikbali için feda eden Mısır’daki darbeci
yönetim...
İsrail devletinin işini bir hayli kolaylaştırmış durumda… Dahası, bu zalimler "sen mazlum Filistinlilerin evlerini yıkmaya, Gazzelileri abluka uygulamaya devam et" demektedirler...
Arkasına aldığı uluslararası toplum desteği ile hiçbir kurum ve
devlet Mısır’daki darbeye darbe diyemezken, Mısır halkı insanlık tarihinin en
acımasız uygulamalarına maruz kalıyor.
Mısır ve özellikle Suriye’de soykırım hareketi yaşanıyor.
Bu iki ülkenin çağ dışı ve zorba yönetimlerinin güçleri ancak ve ancak
kendi savunmasız, silahsız halklarına yetiyor.
Bu iki ülkenin yönetimleri bir taraftan kendi insanlarına
karşı acımasız bir şekilde her türlü işkence ve insanlık dışı muamelede
bulunurken, birlerinin ekmeğine eşi ve benzeri görülmemiş bir şekilde yağ
sürüyor!
Bu ülkelerde süren insan hakları ihlalleri artık ayyuka çıkmış,
fakat ne Birleşmiş Milletler, ne uluslararası toplum ve ne de bu hususlara
gözlemcilik yapmak ve savunmak amacıyla kurulmuş bulunan uluslararası sivil toplum organizasyonlar
ciddi bir şekilde bu acımasız ve insanlık dışı uygulamaları kınayıp halline
yarımcı oluyor.
BM’nin sureti haktan görünüp Ruanda’da yirminci yılını dolduran soykırımı
tenkit eden açıklamaları yapsa da, artık dünyada bu hususta bu katliamları önleyecek ne samimiyeti
ve ne de icracı bir yapısının kalmadığı kanaatini uyandırmış.
Hemen hemen her gün insanlıkla ilgili ‘gün’ kutlaması yapıyor; sorunlara yönelik kurduğu günleri kutlama düzenleyerek ve konuşma yaparak aşmaya çalışıyor.
Her geçen gün dünyanın insani sorunlarına çözüm bulmakta daha da
aciz duruma düşmektedir.
Gözlemcileri sadece rapor hazırlayıp dünya kamuoyuna açıklamalarda
bulunurken, insanlık dışı muamelelere maruz kalan toplukların derinleşen
yaralarına merhem olabilecek karar alma ve uygulama
mekanizması çalışmamaktadır.
Dünya konjonktürü zalimlerden yana oluştuğu için, dumanlı havayı
seven kurtlar için gün doğmuş.
İnsana ve insani değerlere saygısı olmayanlar oluşturulan bu
havada zulümlerinde adeta yarışıp zirveye oynuyorlar.
İsrail devleti Filistinlilerin evlerini yıkmaya devam ederken,
Suriye yönetimi kendi insanlarını öldürmeye devam ediyor. Mısır’ın darbeci
zalim yönetimi ise zulme karşı direnen insanlarına karşı rekor sayılabilecek
keyfi idam kararı alarak emperyalist güçlerin uşaklığını yapıyor.
Emperyalist güçler meşru yollardan yenemediği, alt edemediği
ülkeleri içerden satın alarak, kaleyi içten fetih yoluna giderek hain ve çirkin
emellerine bu şekilde ulaşmaya çalışıyor.
Son aylarda ülkemizde yaşadığımız olaylar ise son kalenin ülkemiz olduğuna işaret ediyordu. Çok şükür insanımızın sağ duyusu muhtemel bir
içten fethe fırsat vermemek adına 30 mart seçimlerinin Ak Partinin zaferiyle
sonuçlanmasını sağladı.
İnsan haklarının gerçek savunucusu ve koruyucusu ve aynı zamanda
İslam ülkelerinin olduğu kadar, bütün mazlumların yanında yer alan ülkemizin bu
özelliklerinin devamının, istikrarlı ve kararlı Ak Parti iktidarları sayesinde süreceğine
güvenimiz tamdır. Ak Parti iktidarlarıyla ülkemiz güçlendikçe, dileriz; gerek çevremizde ve gerekse dünyadaki mazlumların umudu artacak, huzur bulacaklardır.