Nerede her fırsatta demokrasi ve insan haklarından dem vuranlar?...
Barış, demokrasi ve hukukun üstünlüğünü ağızlarından
düşürmeyenler!...
Günlerdir çeşitli şekillerde evlatları kandırılarak kaçırılan annelerin
feryatlarını duymak istemeyenler, görmek istemeyenler nerede?
Bu sonu belli olmayan, bugüne kadar geride gözyaşı ve kandan başka bir şey
bırakmayan bu anlamsız hareketin peşinin bırakılmasının artık bir zorunluluk olduğu ne
zaman anlaşılacak?
Bunca hoşgörü, sabır ve iyi niyete rağmen bu derece istismar etmenin de bir sınırı olduğunun
bilinmesi gerektiği bilinmiyor mu?
Yapılan açıklamalara göre yüzlerce çocuk kandırılarak gelecek
hayalleri hüsrana uğratılmak isteniyor.
Nerede çocuk hakları savunucuları?
Bu hareketin haklar bildirgesine aykırı olduğu; ilgili sivil toplum kuruluşları tarafından kınama amaçlı açıklamaları gerektirmez mi?
BM’nin ilgili birimi neden ses çıkarmıyor, neden bu tür insani
olaylarda dut yemiş bülbüle dönüyorlar?
Evet, kaçırılan evlatları için kararlılık ve cesaret örneği sergileyen
bu anneleri öncelikle tebrik etmek, her türlü yasal ve hukuki desteği vermek
gerekiyor ki bu hususta şüphemiz yok!
bu annelerin demokratik ve haklı duruşlarına destek olunması, için her kesimin
üzerine düşeni yapması gerekir.
Özellikle medya ve sivil toplum kuruluşlarının desteği ise bu hususta çok
daha önemli!
İsimlerinde barış ve demokrasiyi taşıyanlardan da bu duyarlılığı
göstermeleri beklenir.
Böylece gerçekten bu değerlere karşı olan samimiyetlerini ispat
etmiş olsunlar.
Demokratik ülkelerde siyasi mücadeleler meşruiyet içinde kalarak sürdürülür...
Bilindiği gibi malum medya işine geldiğinde darbe yapacak kadar bir güç ortaya koymasını biliyor,
bu insani davada da suspus olmamaları bekleniyor.
Özellikle uluslararası medya, samimilerse bu annelerin duruşuna
destek versinler.
Gelip orada kamp kurmaları, o acılı annelerin haklı duruşlarını bütün dünyaya göstermeleri gerekir!
Mısır’daki darbe ortamını oluşturmak için seçilmiş bir yönetime
muhalefet etmek amacıyla aylarca kesintisiz yayın yapan bu malum uluslararası
medyanın bu insani davada da Diyarbakırlı acılı annelerin sesini dünyaya
duyurmaları meslek ilkelerine bağlılıkları açısından önem taşıyor.
Fakat neredeler?
Görünürlerde yoklar, ne yazılı ve nede görsel medyalarında bu
insani dava için karargâh kurup canla başla görev yapmıyorlar.
Onların görevi sadece bu ülkenin aleyhine bir durum olduğu vakit
akılları başlarına geliyor.
Bu da yapmış oldukları habercilik anlayışını ne kadar istismar
ettikleri ve ne kadar bu hususta samimiyetsiz olduklarının ispatı oluyor.
Barış, demokrasi ve insan hakları söylemlerini ağızlarına sakız
yapanlar ise bu annelere kulak vererek bu husustaki samimiyetlerini göstermelerinin tam zamanı…
Terörün ne olduğunu hem ülkemiz ve hem de bütün dünya çok iyi biliyor.
Bu çıkmaz sokaktan, bu girdaptan kurtulmanın tek yolu bu işten
vazgeçmektir.
Bilinmesi gerekir ki terörün tek hizmet ettiği kesim vardır o da sadece ve sadece
emperyalist güçler ve sömürü düzenidir!