Şehirleşme günümüz insanlarının yaşam şeklinin gereği olarak her
geçen gün artış gösteriyor. Küresel ölçekte %50’yi aşan şehirleşme önümüzdeki
on yıllarda artışını sürdürmeye devam edecek.
Dolayısıyla şehirleşme yerel yönetimlere bir yandan yeni yükler
getirirken aynı zamanda bu yükleri hafifletmek için ilgili alanlarda
yatırımların sürdürülmesini zorunlu kılıyor.
Şehirleşme aynı zamanda tabii kaynaklar üzerine de kayda değer
yükler getirmeye devam edecek.
Eskinin o gecekondu anlayışlı nereyi bulursam, nereye gözümü
kestirirsem oraya bir göz oda, sonrasında kademeli olarak diğer eklentilerini
yapmayı; dahası üzerine birkaç kat çıkma dönemi geçmişte kaldı.
Bu yanlış yapılaşma modeli dönüşümle birlikte tarihte kalmış olacak.
Şimdi her yönüyle dört başı mamur meskenler yapılarak ihtiyaç
sahiplerinin hizmetine sunuluyor.
Ak Parti iktidarları döneminde başlatılan ve aynı zamanda
ülkemiz üzerinde bulunduğu jeolojik yapının bir lüzumu olan dönüşüm projeleri
ile şehirlerimiz daha sağlam ve daha modern yapılara ve görünüme kavuşuyor.
Bu dönüşüm birçok açıdan ülkemiz için fırsatlar sunuyor.
Eskinin o yanlış yapılaşma anlayışı, bu dönüşüm projeleriyle o
yanlış yapılaşmanın oluşturduğu hatalar nedeniyle kapatılan ve perdelenen tarih
ve tabiat hazinelerinin açığa çıkarılması fırsatını sunmuş olacak.
Bu özellikle, bir tarih ve tabiat hazinesi olan İstanbul gibi
şehirlerimizin değerini çok daha artırmış olacak.
Turizm açısından mevcut potansiyel çok daha yukarılara taşınmış
olacak.
Ülkemizin eşsiz tarihi ve tabiat güzelliklerine daha kolay ve
rahat ulaşma imkânı sunacak.
Bunun örneklerini bazı yerlerde görmek, daha doğrusu dönüşümün
uygulamaya konulduğu yerlerde görmek mümkün.
Bu uygulama tarihi mekânlara nefes
aldırma fırsatı sunuyor.
Şehir yaşantısı aynı zamanda şehir kültürünü ve temiz toplum
anlayışını da gerekli kılıyor.
Nedenine gelince günümüz ‘kullan at teknolojisinin’ her geçen
gün yaygınlaşarak özellikle şehir insanın hizmetine sunulması, bu insanlara
aynı zamanda bir sorumluluk da getiriyor.
Temiz toplum anlayışını benimseyip uygulamayı bir zaruret haline
getiriyor.
Bu sorumluluk bir vatandaşlık görevi ve çevre hakkının varlığını
göz önünde tutmayı gerektiriyor.
Bu da öncelikle şehirle çöp alanlarının çok iyi ayırt edilmesi
gerekiyor.
Temizlik görevlilerinin yapması gereken yanında, şehirleri
kullananlara daha büyük sorumluluk düşüyor.
Temiz toplum ve temiz şehir
anlayışını bir vatandaşlık görevi olarak benimseyip her eline geleni gelişi
güzel bir yerlere fırlatılmaması gerektiğinin şuurunda olmak çevre hakkının da
bir gereği…
Şehir ve insan kültürünün iyi bir şekilde kavranıp uygulanması,
şehir paydaşlarının tümünün sağlığını ve yaşam kalitesini doğrudan
ilgilendirmektedir.
Bu aynı zamanda örnek bir toplum olmanın da göstergesi olacak.