Diyarbakırlı anneler haklı oldukları davalarında dik duruşlarını
sürdürüyorlar.
Geçen otuz yılda evlatlarını yok yere kaybetmenin acı tecrübesi,
çözüm sürecinde Diyarbakırlı annelere için çok önemli bir ders oldu.
Artık bu çirkin oyunun bir parçası olmak istemiyorlar.
Emperyalistlerin haince bir oyunu olan bu aldatmaya evlatlarını haklı
olarak kurban etmek istemiyorlar.
Geride kalan 30 – 40 yıllık bir zaman diliminde Diyarbakırlı
annelerin evlatları gerek içerde ve gerekse dışardaki huzur ve güven
düşmanlarının kurbanı olmuştu!
Bazı ülke düşmanlarının ve onların içerdeki maşaları vasıtasıyla
ülkemiz çok şey kaybetmişti gride kalan 30-40 yıllık dönemde.
Sorunlarını baskıyla, zorbalıkla ve zulümle halletmek için
mutlaka terörü seçmek en akıl dışı yoldu.
Seçimle, demokrasiyle, hukuk kurallarıyla ve hür iradeyle yönetilen
ülkelerde ki ülkemiz de bunlardan biri, teröre bulaşmak ne aklın, ne mantığın, ne
vicdanın ve ne de hiçbir hukuk kuralının kabul göreceği bir yol değildi.
Son günlerde yaşadıklarımız ülkemizde terör meselesini bitirmek
için 1,5 yıldır işleyen çözüm sürecinden bugüne kadar alınan olumlu neticeler
yine bazılarını rahatsız etmiş olsa gerek!
Çünkü bazıları meşru yolu, demokrasi ve barışı, hukukun
üstünlüğünü ve halkın hür iradesini haz edemezler.
Her ne kadar bu değerleri ağızlarına sakız yapsalar da iş
icraata gelince yan çizmesini iyi bilirler, kılıf üretmesini iyi bilirler.
Bu özellikleriyse samimiyetsizliklerinde uzmanlaşmış olmalarının en
belirgin göstergesi olmaktadır.
Fakat dileğimiz bu defa ülkemizin doğusundan batısına,
güneyinden kuzeyine ker kesim bu çirkin oyunu artık çok iyi anladı.
Bu hileli ayak oyunlarının ülkemizin hiçbir ferdine zerre kadar
faydası olmayacağı gün gibi aşikârdır.
Geçmişte olduğu gibi bugün de bu hileli, provokatif faaliyetler
ülkemizi istikrarsızlığa sürükleme çabasından başka bir amaç gütmemektedir.
Fakat biliyoruz ki işbaşına geldiği günden bugüne, gerek suni olarak
ve gerekse kronikleşmiş sorunları birer birer yok eden bir iktidar var.
Ak Parti iktidarları bundan sonra da sorun çözücü icraatlarını
sürdürecek, geçmiş yıllarda yaptıkları yapacaklarının ispatı olmuştur.
Terörden her ne şekilde olursa olsun, ister silahlı ister psikolojik
usullerle olsun ülkemizin mevcut bünyesi bunu kabul edemeyecek bir evreye
ulaşmıştır.
Herkesin her kesimin hedeflerine ne tür olursa olsun terörle
değil de, meşruiyet içinde kalarak ulaşma yollarını tercih etmeleri hukuk
devletinde bir vatandaşlık görevidir.
Kürt kardeşlerimizin sorunlarını demokratik yollardan değil de, çağımızın
en acımasız, en vahşi ve en namert usulü olan terör yoluyla sözde çözüm
getirmek isteyenler aslında bu kardeşlerimize ve bu bölgeye en büyük zararı vermişlerdir.
Bugün, büyük çoğunluğun kabul gördüğü ve destek verdiği çözüm
sürecinde 1,5 yıldır yaşanan güzel gelişmeler de bunun en belirgin işaretidir.
İleri toplumlar hedeflerine, amaçlarına meşru zeminde hukukun
içinde kalarak mücadelelerini vererek ulaşmış ve ulaşmaktadırlar.
Bugüne kadar acılarını, gözyaşlarını gizleyen Diyarbakırlı
annelerin artık tahammülü kalmamış, kararlı ve dik duruşlarıyla haklı oldukları
davalarında yavrularının kendilerine teslim edilmesini istemeleri en tabii ve
insani haklarıdır.
Bu kararlı duruşlarına hükümetimizin de aynı şekilde kararlı bir
duruş sergilediğini görüyoruz.
Bu annelerin feryadını bütün dünyaya duyuracak ve destek olacak
bir diğer güç ise medya ve sivil toplum kuruluşları olacaktır.
Özellikle uluslararası medyanın bu hususta önemli rolü
olacaktır.
Fakat bu malum medya mazlumların ve ülkemizin menfaatine olacak
işlerde sırra kadem basar, ancak yıkıcılar meydana
çıkınca karargâhlarını hemen kurarlar.
Bu da onların medyayı nasıl maksatlı kullandıklarını ve tarafsız
olmaları gerektiği bu konuda nasıl aleyhte yanlı bir tutum izlediklerinin en
açık delili oluyor.