Uluslararası toplumun mevcut küresel olaylara bakış anlayışı
sorunların çözümünü zorlaştırıyor.
Uluslararası toplumun küresel olaylara olan bu yaklaşımı çözüm
yerine çözümsüzlük getiriyor.
Bu yaklaşım adil ve tarafsız olmayan bir yaklaşım şeklini temsil ediyor.
Bu yaklaşım şekli birilerini koruma amacını güttüğünü
akla getiriyor.
Dolayısıyla küresel boyuttaki toplumsal sıkıntılar da azalacağına
giderek artış gösteriyor.
Bugün yeryüzünde çatışmaların, terörün ve iç çalkantıların en
fazla yaşandığı bölgelerden biri ülkemizi de çok yakından ilgilendiriyor.
Huzursuzluğun bir türlü dinmek bilmediği MENA diye kısaca
isimlendirilen Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesidir.
Irak, Suriye ve Mısır bu bölgede bulunuyor.
Afrika hemen hemen baştanbaşa sürekli olarak çatışmaların olduğu
bir kıta.
Orta Afrika, Nijerya, Somali, Sudan, Mali gibi ülkelerin
iç huzursuzluklarla çalkalandıklarını görüyoruz.
Yine ülkemizle gerek tarih, kültür ve dini bakımdan bizi
ilgilendiren ve uzun yıllardır huzur ve güven bulamayan ülkeler ise Afganistan
ve Pakistan.
Afganistan içindeki hainlerin büyük gafleti nedeniyle dönemin
Rusya’sı olan Sovyet yönetimi tarafından 1979 Aralık ayında işgal edilerek 1980
Şubat ayına kadar savaşmak zorunda kalmıştı.
Sonrasında ise bu zorbadan kurtulan Afganistan kendi içinde
birlik beraberliği sağlayamaması nedeniyle 35 yıldır huzur ve sükûn bulamadı. Afganistan
o tarihten bugüne kadar her bakımdan büyük kayıplar verdi.
Sefalet içine düşürüldü. Sömürgeci zihniyet Afganistan’ı adeta
bir kobay gibi kullanmak istedi. Dahası bazıları için avlanma alanı oldu!
Başlarına musallat edilen Taliban denilen örgüt hem Afganistan
ve hem de Pakistan’ı uzun yıllardır kemirip duruyor.
İslam ülkelerinin başına musallat edilen örgütlerin hemen hemen
hepsi, sözde bir İslami yönetim kurma amacıyla mücadele veriyor.
Afganistan, Pakistan, Nijerya ve Somali’deki sömürge
uşakları olan bu örgütler bilerek veya bilmeyerek içine düşürüldükleri bu
yanlış nedeniyle ülkelerine en acımasız düşmanın bile yapamayacağı zararlar
verdiler!…
Şu veya bu şekilde terörün meşru bir amacı ve hedefi olmamıştır, olamaz, ancak ancak birilerinin değirmenine su taşımaktır görevi!
Terör, sömürü baronlarının işlerini uzaktan kumandayla İslam ülkelerini karıştırıp,
hedefleri doğrultusunda ilerlemeleri için seçtikleri acımasız bir yoldur…
G7 ülke liderleri Ukrayna’da çıkan iç çatışmalardan dolayı ve
Kırım’ı ilhak etmesi nedeniyle Rusya’ya daha fazla yaptırım uygulayacaklarını
ifade ediyorlar.
Rusya bildiğimiz gibi dört yıldır Suriye’de devam eden, belki de
insanlık tarihinin en gaddar uygulamalarına açıkça lojistik destek veriyor.
Suriye’nin zalim yönetimi de cüretini, savunmasız insanlara karşı
hiçbir kural ve hukuk tanımazlık ilkesiyle saldırması da bu desteklerden ileri
geliyor.
Eğer uluslararası toplum gerekli baskıyı ve kınamayı önceden samimi
ve kararlı olarak yapsaydı, Rusya en azından tarafsız bir politika sergilerdi. Suriye
rejimi çoktan çökmüş olacak, bu kadar masum insan da her türlü insanlık dışı
infazlarla hayatını yitirmemiş olacaktı.
Rusya bu tavizi uluslararası toplum cılız kalan tepkisinden
alınca bu defa Kırım’ı ilhak ederek Ukrayna’da iç savaşın çıkmasına neden oldu…
Gerek acil reforma ihtiyacı olan BM Güvenlik Konseyinin mevcut
yapısı, gerekse uluslararası toplumun insani olaylara karşı takındığı
duyarsızlık ve yine uluslararası seviyede kurulmuş olan ilgili hukuk ve temel hakları
koruma amaçlı kuruluşların insan hakları ihlallerine duyarsızlığı küresel huzur
ve güvene büyük darbe vurmaktadır.
Netice olarak bugün yeryüzünde mazlumların salah bulması, BM Güvenlik Konseyinin günümüz şartlarına uygun,
adil ve şeffaf bir reforma gitmesi ile olacaktır.