Son dönemin güçlenerek adından söz ettiren terör örgütü el Kaide'nin
yeni sürgünü olan IŞİD’in Suriye ve Irak’ta geniş bir alanı kontrol altında
tuttuğu iddia ediliyor.
Son günlerde yarım milyon Musullunun göç etmesine neden olan
IŞİD 3-5 bin civarında bir kadrosunun olduğu söyleniyor.
ABD askerlerinin 2011 aralık ayında çekilmeye başlamasıyla İslam devleti kurma amacıyla ortaya çıkan örgüt sınırları Irak,
Suriye ve Ürdün’ü kapsadığı ifade ediliyor.
Ancak bilinen bir gerçek var ki o da ne bu örgütün ve ne de
diğer terör örgütlerinin planları doğrultusunda bir neticeye ulaşmalarının
mümkün olmayacağı.
Bir başka çarpıcı gerçek ise terör örgütlerinin her geçen gün
artan bir şekilde nev zuhur etmesi ve özellikle de tamamının İslam ülkelerinde
faaliyet göstermelerinin de bir tesadüf olmaması.
Bu terör örgütlerinin çoğunun amacı söz konusu ülkelerde bir İslam
devleti kurmak esasına dayanıyor.
Bu hayallerine ulaşmak için de bu ülkelerde acımasız tuzaklar
kurarak onbinlerce masum insanın ölümüne yol açmaları.
İslamiyet’te değil onbinlerce günahsız insanı yok yere öldürmek,
bir kişiyi dahi öldürmenin ne kadar büyük bir günah olduğu gerçeğini dahi bilmeyecek kadar şuursuz davranıyorlar.
Bu nedenle bu örgütlerin hiçbirinin İslamiyet’i temsil
edemeyecekleri ancak bu kisve altında zavallı insanları kandırarak saflarına
dahil etmeleri!
Müslüman bir insan bulunduğu ülkenin kanunlarına karşı saygılı olması,
teröre ve fitneye karışmaması İslam dininin emridir. Meseleyi nereden
ele alsak bu örgütlerin yaptıkları canilikten başka bir şey olmayıp, ancak ve
ancak emperyalistlerin değirmenine su taşımaktan öteye geçmemektedir.
Mücadelelerini demokratik yollara başvurarak yapmasını tercih
etmedikçe ve çareyi terörde arayanlar hem ülkelerine ve hem de kendilerine en
büyük zararı vermektedirler.
Bu işten büyük kazançlar ele edenler ise bu örgütleri organize
eden ve her türlü lojistik desteği veren ve bir robot gibi kullanan küresel
sömürü düzenidir. Sonrasında da bu sömürü düzeni sureti haktan görünerek basit bir kınamayla işi
geçiştirip olayı kapatmaya çalışmaktır.
Bugüne kadar Müslüman olmayan ülkelerin hiçbirinde birileri
çıkıp da ben ‘Hristiyan devleti’ kuracağım diye örgütlenip kendi insanına silah
çeken bir ülkeye rastlamadık.
Bu insanlar kendi ülkelerinin nizamlarına ve kanunlarına saygılı
oldukları kadar, isteklerini yasa dışı yollardan değil de kanun çerçevesi
içinde kalarak yerine getiriyorlar.
İslam ülkelerinde isteğini yerine getirmek için hemen silaha
sarılan bu örgütler bu gerçeği görme akıl ve mantığından bu derece yoksunlar.
Irak’ta 2003 yılında koalisyon güçlerinin demokrasiyi getireceğiz
safsatası ile bu ülkeyi işgal etmeleri ve o tarihten beri yıllardır bir türlü
istikrar bulunmamasının nedeni ise o günden bugünlerin hain senaryosunun hazırlanmış
olduğunun açık bir kanıtıdır.
İslam ülkelerinde yaşanan bu acı gerçekler Emperyalist güçlerin terör
ve benzeri usullerle bu ülkeleri ne kadar kolay kontrol altına tutarak sömürmelerini
devam ettirmeleridir…
Yaklaşık bir asırdır Osmanlı İmparatorluğunun tarih sahnesinden
çekildiği; İmparatorluğun tarih sahnesinden çekilmesiyle sonrasında birçok
İslam devleti kuruldu.
Bu ülkelerin bir kısmında bir türlü o tarihten bugüne kadar
istikrar ve huzur tesis edilemedi.
Bunda tabii ki yönetime gelenler devlet ve millet şuuruyla değil
de, sadece kendi ikballerini düşünmelerinin rolü var. Adil bir yönetim
getirmemeleri bu ülkelere zenginliklerinin yanında insanlarının da ziyan
olmasına yol açtı.
İslam aleminin hali pürmelali yok olmak bilmiyor, işte bugün altmış yılı aşkın bir süredir Filistin kan ağlıyor.
Yine ne Suriye ve ne de Irak’ta istikrar tesis edilemedi.
Kuzey Afrika ülkelerine baktığımızda yine aynı sıkıntıyı
görüyoruz.
Osmanlının dağılması sömürü düzeninin iyice semirmesini sağladı.
İslam ülkelerinin dağınık ve parçalanmış kalması emperyalistler
için bulunmaz bir fırsat oluşturuyor, bu yetmiyormuş gibi daha fazlasını istiyorlar.
İslam ülkelerinde gerçek bir dayanışma millet ve devlet olma
şuuru tam teşekkül etmediğinden emperyalistlerin çirkin emellerine alet
olmaktan kurtulamıyorlar.
İslam ülkelerine yapılan bir saldırı ve haksızlıklar gerek
demokratik ve gerekse diplomatik kanalları uygun bir şekilde çalıştırmayıp
suspus oturanlar sanıyorlar ki kurtulmuş olacaklar.
Bu sömürü düzeninin çarklarının onları da dişlerinin arasına
alacağının idrakine bir türlü varamıyorlar!
Çünkü sömürü baronlarının mevcut düzeni sürdürmeleri için çok
sayıda alternatif haince planı var.
İslam ülkelerini istikrarsızlaştırmak için bunlar yeri ve zamanı
geldiğinde, gerek duyulduğunda uygulamaya konulacaktır.
İslam âleminin ve İslami organizasyonların sessiz kalışı
sürdükçe, sömürgeci zihniyetin daha çok IŞİD’ler üreteceğinin unutulmaması lazım, çünkü bunların hepsi belli merkezlerden yönetiliyor!
Demokratik ve diplomatik tepkilerini göstermeyip sessiz kalan bu
ülkeler suspusları sürdükçe sıranın kendilerine de geleceğini akıllarından
çıkarmamalılar.