BM tarafından barış ve
uzlaşma şampiyonu olarak onurlandırılan Güney Afrika’nın ilk siyahi başkanı Nelson
Mandela ölümüyle günlerdir dünya gündeminde bulunuyor.
Mandela temel insan
haklarının savunucusu olduğu, ülkesinde diğer insanlara tanınan hakların
kendilerine de verilmesi mücadelesi nedeniyle 27 yıl hapis yatmıştı.
Şimdi dünya Mandela’nın 27
yıl mücadele vererek kazandığı mirası konuşuyor.
Günlerdir Mandela
manşetlerde, fakat Mandela’nın mirasını paylaşma konusunda olumlu bir gelişme ne
yazık ki göremiyoruz.
Özellikle temel insan
hakkı olan yaşama hakkı ayaklar altında!..
Bunu özellikle Suriye’de,
Filistin’de, Myanmar’da, Mısır’da, Afrika ve daha dünyanın birçok ülkesinde görmek mümkün.
Dünyanın üst seviyede lider ve temsilcilerle cenaze törenine
akın ettiği ve övgüyle bahsettiği Mandela’nın davasına sadece lafla sahip çıkılıyor.
Uygulamada ise önemli bir
gelişme yok.
Bu da bu husustaki
samimiyetsizliğini bariz bir göstergesi oluyor.
Bazılarının zihinlerine yerleştirilen
İslamifobianın baskısından bir türlü kurtulamayan uluslararası toplumun bu
takıntısı ile dünyanın temel sorunlarına çözüm bulması zor görünüyor.
Birileri bu anlamsız korkunun aşılması için çaba göstermesi gerekiyor.
İslam ülkelerine bu
hususta düşen önemli görevler var.
Bu yanlış psikozun
etkisinden kurtulmak için İslam’ın iyi anlatılması gerekiyor. İslamiyet’in bir
baskı, saldırı, terör dini değil de; bir hoşgörü, merhamet ve herkesin dinine saygı
duyduğu gerçeğinin anlatılması gerekiyor.
Özellikle Müslümanları ve
İslamiyet’i menfaatleri gereği yanlış gösterme gayreti içinde olanların gayeleri yayılmacı emellerini gerçekleştirme amacından ileri geliyor.
Bunu da nasıl yaptıkları
malum…
İşte bugün İslam
ülkelerine en büyük zararı verenler ise günümüz dünyasının vazgeçilmez yönetim
şekli olan demokrasi gerçeğini bir tarafa bırakıp, işlerini baskı ve silah zoruyla yapmak
isteyenler ve bu gerçeği menfaatleri icabı görmek istemeyenlerdir.
Bu yanlışlığı inatla sürdürmek isteyenler ne yazık ki kötü emellerini
gerçekleştirmek isteyenlere büyük kozlar veriyorlar…
Mandela açıklamalarında,
yaptığı mücadeleyi bir ırk adına, siya beyaz adına değil, bütün mazlum milletler
adına yaptığını; kimseye kızgın olmadığını, öç alma duygusu içinde olmadığını
ifade ederek insanlık adına örnek bir davranış sergilemiş olduğunu vurguluyor.
Bu nedenle kendisini bütün
dünya takdirle karşıladı.
Ancak kendisinden övgüyle
takdirle bahseden dünya ne yazık ki savunduğu değerlere sahip çıkmakta gereken
hassasiyeti göstermiyor.
Yine Mısır’da yapılan darbeden
yanalar, yine Suriye ve diğer yerlerde kanları akan mazlumlardan yana tavır
alamıyorlar.
Bu da onların içine
düştüğü çelişki ve samimiyetsizliğin açık bir göstergesi oluyor.