Ülkemizde son günlerin çarpıcı gündemi
hiç şüphesiz gezi olaylarının devamı niteliğindedir.
Yenilen pehlivan güreşe doymaz misali
kargaşa güruhunda bulunanlar ve onların dış destekçileri her seferinde tuşla
yenilse bile kin ve nefretlerini kusmaktan geri kalmamak için hain tertiplerinin
yenilerini sahnelemenin gayreti içinde olacaklarını her fırsatta izhar
ediyorlar.
Tek gayeleri var, o da bu ülkeyi kaosa
sürüklemek.
Gezi sonrasında söylenenlere göre bu
hain güruhun sonbaharda tekrar benzer bir olaya yelteneceği şeklindeydi.
Fakat bu tertip sonbahar değil de
Aralık ayına denk geldi.
Bitti mi? hayır bitmez… çünkü
emperyalist güçlerin hain ve çirkin tertipleri bitmez, kin ve nefretlerini
kusmak için fırsat kollayacaklardır.
Tek hedefleri var, Türkiye’yi bir
Mısır, bir Afganistan, hatta bir Suriye’ye çevirmek!..
İşte milletin bu hain, çirkin planı
fark etmesi gerekiyor.
Çok uyanık olması gerekiyor!
Bu oyunun nelere mal olacağını görmek
için ise diğer İslam ülkelerindeki canlı örneklerine çok dikkatlice bakmak
gerekiyor.
Bu emperyalist güçlerin hedefi millet
iradesiyle iş başında bulunan ülkeleri emirleri altına alıp sömürgeleştirmektir.
Menfaatlerine geldiği zaman savundukları ne demokrasi ve ne de hukukun
üstünlüğü gibi temel prensipleri ve insan haklarını aramaz ve öne sürmezler – ancak
ve ancak menfaatleri doğrultusunda bu değerlere sahip çıkarlar.
Bu temel değerleri yanıltma sanatını
çok iyi bildikleri için işlerine gelmeyen ülkelerde çarpıtarak hain emellerine
ulaşmak isterler.
Üç beş kişinin yapmış olduğu kanunsuz
gösterileri bir insan hakları ihlali gibi, memlekette bir yangın varmış gibi
bütün dünyaya ilan etmeye çalışan uluslararasının önde gelen yayın kuruluşları,
iktidar partisinin düzenlediği onbinlerin, yüzbinlerin katıldığı coşkulu mitingleri
verme dürüstlüğü ve cesaretini gösteremezler.
Çünkü gerçek niyetlerine ters
düşmektedir.
Bunlar aynı zamanda tarafsız ve yansız habercilik
ilkelerini de ihlal etmektedirler. Bu yanlı habercilik tutumuna da gerektiğinde
uluslar arası basın kurumlarının müdahalede bulunması gerekir. Basın özgürlüğünü
prensipler dışına çıkarak kullanmamaları gerekir…
Kendilerine savcı, avukat ve jandarma
görevini biçenler, güçlü kurum ve yayın organlarıyla mazlum milletleri tahakkümleri
altına almak isterler. Bir taraftan insan hakları, demokrasi ve hukukun
üstünlüğünü ihlal ederken işleri geldiği zaman bu değerleri bir silah gibi
kullanarak hain emellerine varmak isterler.
Demokrasinin kurum ve kurallarıyla
işlemesine tahammül edemezler.
Dış güçler içerdeki zavallı maşalarını
kullanarak ülkemizin birlik ve beraberlik içinde güçlenmesini, kalkınmasını ve
mazlum milletlere sahip çıkmasını istememektedirler.
Osmanlı İmparatorluğunu yıkan İttihat ve
terakki zihniyetini iyi kullanmaktadırlar.
Bu hain zihniyeti içerdeki uşakları
vasıtasıyla hep canlı ve uygulamada tutmak isterler.
Ülkemizin bugün birçok İslam ülkesinde
yaşanan kaos ortamına sürüklenmemesi için çok dikkatli, çok hassas olması ve
aklıselimin elden bırakılmaması gerekiyor.