Gezi olaylarıyla başlayan Türkiye ekonomisini çökertme planları yaklaşık
altı ay sonra yeni bir hamleyle kendini gösterdi. Bu gidişat girişimlerin
bu hamlelerin gelecekte de olabileceğinin işareti de olabilir.
Gezi olayları öncesinde ne gibi atlımlar olmuştu Türkiye
ekonomisinde?
Mayıs ayında Uluslararası Para Fonu’nun
(İMF) borçlarının tamamı ödendi ve Türkiye ekonomisi bu defa İMF'ye borç verme konumuna geldi.
Faiz oranları sıfıra doğru ilerliyordu.
Ülkenin ve bölgesinin en büyük havaalanı ihalesi yapılmıştı.
Üçüncü köprü inşaatı başlamıştı.
Sonrasında da 150 yıllık hayal olan Marmaray gibi Çin’i
Londra’ya bağlayacak proje hayata geçmişti.
Bunlar Türkiye’de Ak Parti iktidarlarının 11 yılda yaptığı önemli
yatırımlardan sadece birkaç tanesiydi.
11 yıldır ülkede kararlı, tutarlı, azimli olan bir iktidar
bulunuyordu; başkalarının geçişmişte “siz yapmayın biz bunları size yaparız, bu
işleri bize bırakın” telkin ve zorlamalarına fırsat vermeyen doğru bildiği
yolda dosdoğru yürüyen bir iktidar bulunuyordu.
Yerleşik ve kokuşmuş bir düzene haklı olarak başkaldıran,
ülkesini ve milletini düşünen bir iktidar vardı.
Artık "söz de karar da" milletin diyen bir iktidar bulunuyor.
Milletten aldığı iradeyi başkalarının emrine veren değil de,
milletin istekleri doğrultusunda kullanan ve ülkenin tamamı için ayrım yapmadan yapılması
gereken ne varsa bunların takipçisi olan ve yerine getiren bir iktidar
bulunuyor.
İktidara geldiği günden beri gerek içerde ve gerekse dışarda her
türlü zorluğu sümen altı etmeden, çözüme kavuşturmayı kendine amaç ve prensip
edinmiş ve mevcut ekonomik, toplumsal sıkıntıları çözerek yoluna devam eden bir
kadro.
Bunlar kimin için yapılıyordu, “her şey bu ülke, bu millet için”
idi.
Hatta sadece bu ülke ve millet için dersek eksik söylemiş oluruz;
insanlık adına, mazlumlar adına, garip gureba adına;
yani bütün mazlum milletler adına yapılıyordu. Türkiye’nin güçlenmesi mazlumlar
adına bir umut ışığı olurken emperyalistler için bir heyula oluyordu.
Onlar için bozuk bir dünya düzeni, sömürülmek için daha uygun düşüyor...
Bugüne kadar yapılanlar, yapılmakta olanlar ve yapılacaklar
gerek ülkemiz ve gerekse adil bir dünya için olumlu gelişmeler.
11 yıllık ülkenin geçmişine baktığımızda mevcut tabloda öz
olarak bunları görüyoruz.
Fakat bu tablodan huzursuzluk duyanlar, ürkenler var.
Aslında sıkıntı da buradan kaynaklanıyor, fakat yanılıyorlar.
Güçlü bir Türkiye onların düşündükleri gibi olamaz, onların
beklentilerinin tamamen tersi bir Türkiye’dir. Yani huzuru ve güveni savunan,
koruyan ve bu değerleri sürdürülebilir bir küresel yapıya kavuşturmak isteyen bir
Türkiye fotoğrafı var…
Türkiye’nin yüksek bir kalkınma potansiyeli var. Aynı zamanda
yakın komşularının da çok yüksek bir kalkınma potansiyeli var. Suriye’de Irak’ta,
Mısır’daki durum belli…
Bu ülkeler ve Kuzey Afrika ve Afrika’nın tamamında yatırım yapılabilir
ortamı oluştuğunda muazzam bir kalkınma potansiyeli ortaya çıkacak...
Temennimiz Türkiye’nin bir daha fetret dönemine dönmemesi,
fetret devri oluşturmak isteyenlere de fırsat verilmemesi.