Ülkemizde
son günlerde suni olarak tertiplenmiş yaşanan olaylar karşısında hep söylenen
bir söz var ‘Biz bu filmi görmüştük’!...
Bu
film sadece bugüne has değil!
Ülke
düşmanlarının ekmeğine yağ süren olaylar, Osmanlının son dönemlerinden beri var…
Bu
çirkin senaryo nasıl Osmanlı imparatorluğunu parçalayıp dağıttı ise, onunla
yetinmeyip bugünkü bütünlüğümüzü de aynı şekilde parçalayıp yok etme
anlayışının devamıdır.
Demokrasiden,
haktan ve hukuktan nasibini alamamış bunları sadece bir kavramdan ibaret bilen
bu güruh bir başbakanı ve bakanlarını yalan ve iftiralarla nahak yere ipe
götürmedi mi?
İşte
gerek Osmanlının son dönemlerinde ve gerekse günümüzün demokratik kurum ve
kurallarıyla yönetilen Cumhuriyet döneminde belirli aralıklara aynı zihniyet
gene varlığını, kin ve nefretini sürdürmek mi istiyor sorusunu hatırlatıyor.
Bu zorba
anlayışı ile ülkeye her seferinde verdikleri zararları bu millet unutur mu
sanılıyor. Terör anlayışıyla bir yerlere varılacağı mı sanılıyor!
Osmanlının
son döneminde yabancı kışkırtmacıların desteği ile ‘istemezük’ naraları
atarak nasıl haksız yere padişahları tahtlarından ederek kocaman imparatorculuk
çökertilerek, mevcut sınırlarımıza getirildi ise bugün de aynı zihniyet
istedikleri zaman istediklerini gerçekleştirmek için demokrasi ve haklar
kisvesi altında o hain ve çirkin emellerini gerçekleştirmek istiyorlar.
Sözde
Demokrasi savunucularının kaç günden beridir ülkemizde yaptıklarını esefle,
üzüntü ile izliyoruz. Bunlar sözde demokratik haklarını kullanıyorlar, sözde
çevreyi koruyorlar, sözde çevre yanlıları, sözde ülke sevdalıları, sözde insan
sevdalıları; hepsinin yalan olduğu bir kez daha aşikâr olmuştur. Bu istenmeyen
olaylar altına sığındıkları demokrasi şemsiyesini ne derece istismar ettiklerinin
somut bir göstergesi olmaktan başka bir şey değildir.
Demek
ki bunların anlayışında, demokrasi yakıp yıkmak, yıkıp dökmek; önlerine ne
gelirse tahrip etmek, kırıp dökmek; ülkeyi bir kargaşa ortamına sürüklemek; birini
bitirmek isterken terörün bir başka versiyonun uygulamaya koymak.
Arkalarındaki
dış güçlerin de kışkırtma ve tahrikleriyle ülkede sürekli bir huzursuzluk ortamını
canlı tutmak anlayışı akala geliyor. İnsan ister istemez yaşananlara bakınca;
demek ki bunların anlayışında hak ve hukuk bunlardan ibaret, ülke sevgisi
bunlardan ibarettir, anlamını çıkartıyor. Gösterilere kendine göre iyi niyetle
katılmış olanlara ve sadece yasalar çerçevesinde demokratik hakkının kullanmak
isteyenlere bir diyeceğimiz yok. Fakat bu hakkı bu derece yakıcı, yıkıcı ve
tahrip edici seviyeye taşıyanlar ise hukukun dışına çıktıklarını unutmamalılar,
toplumun geride kalan kahir ekseriyetinin huzur ve güvenini bozduklarını
unutmamalılar!
Madem
demokrasiyi ağzından düşürmüyorsun ve bu söyleminde samimi isen o zaman demokrasinin
kurum ve kurallarına saygılı olman gerekir. Haklarını, isteklerini demokrasi ve
hukuk kuralları içinde kalarak elde etmeye çalışırsın. Aksi takdirde sen bu
söyleminde samimi değilsin, sen bu değerleri istismar ediyorsun manası
çıkarılır.
Bunun
da yolu seçim sandığıdır, bunun da yolu seçmenin tercihine saygılı olmaktan
geçer, milletin reyine saygı duymaktan geçer. Bunun da yolu bugüne kadar
yaptıklarını ve yapacaklarını anlatmak ve bu milleti bunlara inandırmaktan
geçer.
Belirlenen
kanuni çerçevede gösteri yapmak toplumsal bir haktır, fakat bunu yaparken bu
toplumsal hakkının kullanmayanların hakkına saygılı olman gerekir, bu da bu tür
toplantı ve gösteri yürüyüşü yapmayanların huzur, güven, mal ve canına saygılı
olmaktan geçer. Toplum huzur ve güvenini bozacak tutum ve davranışlardan uzak
kalarak bu hakkı yerine getirmen gerekir.
Netice
olarak, biz bu çirkin senaryoları çok gördük; bunların hiçbiri bu ülkeye ve bu
ülke insanına fayda ve yarar getirmemiştir.
Dileriz
bu tür olaylarda herkes ve her kesim arzulanan demokratik olgunluk, anlayış ve
hoşgörüye sahip olan bir seviyeye ulaşır. Unutulmaması gerekir ki bu gemi
hepimize ait, bu gemi su alırsa bu gemiyi batırmak isteyenlerin kurtulacağı
sanılmasın!
Son on
yılda Ak Parti iktidarları döneminde hayallerin ötesinde bir kalkınma başarısı
gösteren bu kalkınma gemisi karaya oturtulmak isteniyor, yine IMF kapılarında
bekleyen bir Türkiye isteniyor. Ülkemiz yine başkalarına el açan bir ülke
görüntüsüne kavuşturulmak isteniyor! Tekrar o duruma düşmek ve düşürülmeyi hiç
temenni etmeyiz ve inanıyoruz ki bu millet buna fırsat vermeyecektir…