Bunlar
hangi baharı Türkiye’ye layık görüyorlar, en bariz misali ve en acımasız misali
ile Suriye’deki gibi mi?
Türkiye’nin
bir bahara ihtiyacı yok. Asıl bahar ihtiyacı olanlar gerek içerde ve gerekse
dışarıda ülkemizin kalkınmasına, gelişmesine, ilerlemesine tahammülü olmayan
kesimlerdir.
Bildiğimiz
kadarıyla ülkemiz o bahara tek parti döneminden kurtulduğu zaman kavuşmuş, demokrasinin
tohumları o zaman atılmıştı. Son on yılda ise Ak Parti hükümetleri döneminde o
demokrasi tohumunun dumura uğrayan ve yeşertilmeyen kısmı hayat bularak
dallanıp budaklanmıştı. Şimdi yapılması gerekenin bu taze fidanın korunup
geliştirilmesine katkıda bulunmaktır.
Aslında
art niyetlilerin sözünü ettiği bahar başka bahar, daha doğrusu bahar ismi
altında ülkeyi kara kışa çevirmek.
Demokrasiyi
ağzından düşürmeyenlerin dört yıllığına seçilen mevcut iktidara saygı duymaları
gerekir. Bu erdeme sahip olamayanların demokrasiden dem vurmaları ise
samimiyetsizliğin ifadesi oluyor.
Dönem
sonunda yine vatandaşın reyi kimi tercih ediyorsa demokratik yoldan o işbaşına
getirilir.
Milli
iradeye, demokrasiye inanan ve güvenen zamanı gelince bu meşru yolu kullanarak
demokratik ve hukuki yoldan amacına ulaşır.
Özgürlük
var diye herkes bildiğini okuyamaz. Canının istediği her türlü kanun dışı
eylemi yapamaz; toplum huzurunu bozmaya, kamu malına zarar vermeye hiç kimsenin
hakkı olamaz. Bunu yapanlar toplum huzurunu bozanlar, kamu malına zarar
verenler ve gece yarılarına kadar tencere tava gürültüsü yaparak halkın kahir
ekseriyetini taciz etmenin bir hak olamadığını iyi bilmeliler! Bunun ismi
özgürlük ve hak arama olamaz, olsa olsa haksızlık, kanunsuzluk, çevre istismarı
ve çevre ihlali olur.
Taksim
meydanında yapılanlar çevre duyarlılığını çoktan aşmış ve çevre duyarlılığı ile
oraya gidenler istismar edilmiştir. Çirkin emelleri olanların oyununa
getirilmiştir.
Özgürlük
kavramı işine geldiği zaman kullanılarak istismar edilmemeli. Başörtülü gençler
okullarına alınmadığı zaman ve hakarete uğradığı zaman neredeydi bu özgürlük
savunucuları. O zaman bu kavram yok muydu? Yoksa sadece yakma, yıkma tahrip
etme söz konusu olduğu zaman mı özgürlük aklılara geliyor. Buna özgürlüğü
istismar etmenin daniskası denir. Buna ‘özgürlük ve demokrasi sadece benim
işime geldiği zaman saygı duyarım, gündeme getiririm’ denir.
Dünyanın ilgisini çekmiştir,
uluslararası medyanın ilgisini çekmiştir... Doğru da bu ilginin arkasında yatan
gerçek nedir bunu iyi analiz etmek lazım.
O medyanın hangi amaç ve hangi gaye
ile bu kadar içtenlikle olayları takip ettiği çok iyi biliniyor. Özgürlük ve
demokrasi yanlısı oldukları için mi?
Bu ülke bu tür istismarları çok
gördü, özgürlük, demokrasi, laiklik gibi kavramların arkasına saklanarak
bunları kalkan yaparak geçtiğimiz 50 yılı aşan sürede neler olmuş, neler
yaşanmış sağduyu sahibi insanlarımız çok iyi biliyor. Bu süre zarfında bu
millet gereksiz yere çok acılar çekti, çok şeyler kaybetti. Kazananlar ise
içerdeki belli bir küçük azınlık ve dışarıdaki işbirlikçileri oldu.
Bu hakikati bilmeyenler ise masumane
istekleri istismar edilerek oraya toplanan o gençler…
Bu kavramları ve o gençleri istismar
ederek bir yere varılamayacağını sağduyu sahibi, bu konular hakkında tecrübe
sahibi olan insanlarımız çok iyi bilir.
Türkiye bir çözüm süreci yaşıyor.
Daha doğrusu huzur, güven ve kalkınmanın önünde aşılmaz kale gibi 30-40 yıldır
duran bir engel yok ediliyor.
Sıkıntı buradan kaynaklanıyor. İç ve
dış güçlerin rahatsızlığı buradan ileri geliyor… Şaha kalkacak bir ülke, güçlü
bir ülke istenmiyor. İnanıyoruz ki bu istismar güruhu aklını başına toplar, bu
oyuna gelenler gerçekleri görür, aklıselim galip gelir de, bölgesinde tek bir
güvenli liman olan ülkemiz huzur ve güven içinde kalkınmasını sürdürür.
İyi bilinmeli ki bölgesinde huzurun,
güvenin ve demokrasinin sembolü olan ülkemiz bir kargaşa ortamına çekilirse bu
olayları çıkaranlar dahil herkesin kaybı büyük olur!
Yapılacak gösterilere kimsenin karşı çıktığı yok. Çünkü bu
yasal bir hak…
Fakat molotof kokteylle yakıp yıkmaya
da kimse müsamaha gösteremez. Çünkü o yakılıp yıkılan malda her ferdin hakkı
var. Üç beş tane kendini bilmezin bütün ülkenin huzurunu ve güvenliğini bozmaya
hakkı olamaz.
Toplum vicdanı bunu kabul edemez…
Bu ülkede demokrasi var!
Bu ülkede demokrasinin kendi
menfaatleri doğrultusunda işlemesini isteyenler ve bu ülkede demokrasi kalkanı arkasına sığınarak
istismar yoluna başvuranlar var.
Eğer bu kavramları samimi bir şekilde
savunuyor ve demokrasinin bir erdem ve fazilet rejimi olduğunu kabul ediliyorsa,
o bildik alışkanlıkların terk edilmesi ve bir daha da bu tür istismar yollarına
başvurmamaları gerekir. Temenni ederiz…