13
haziran Perşembe günü Avrupa Parlamentosunun ülkemizle ilgili almış olduğu
uyarıcı kararı ülkemiz tarafından haklı olarak sert bir dille kınandı.
Çünkü
AP olaylara kendine has olan pencereden bakarak yanlı ve tek taraflı bir karar
alma alışkanlığına bir yenisini eklemişti.
Yapılan
gösteriler AP’nin ifade ettiği türden barışçıl ve yasal bir gösteri olmanın ve
yasalarla çerçevesi çizilmiş olan bu tür faaliyetlerin çok ötesinde yapılarak, terörist
ve anarşist bir yaklaşıma dönmüştür.
Çok
sayıda yakma ve yıkma olayı meydana gelmişti. Toplum huzursuz ve taciz
edilmiştir…
Gördüğümüz
kadarıyla Avrupa Parlamentosu gerçekleri görmezlikten gelerek, meseleyi tek
taraflı ve yargısız infaz anlayışı ile değerlendirmiştir.
Aslında
bu batının veya uluslararası toplumun ortak bir bakış açısı gibi duruyor
ülkemiz ve diğer İslam ülkelerine karşı.
Doğruyu
yanlıştan ayırma erdemini göstermemesi ve taraflı bir bakış açısına sahip
olması, ön yargılı olması, AP’nin adil bir karar almasında engel teşkil ediyor.
Gösteri
yapanlar bütün kuralları altüst ederek ülkemize çok zarar vermişlerdir.
AP’nin
almış olduğu karar sözde sahip çıktığı barış ve uzlaşmacı yaklaşımdan ileri
geliyor.
Yani
evrensel bir anlayış ile konuya yaklaşıyor.
Fakat
bu yaklaşımda çok eksikler var.
Bu
bir evrensel mesele olduğuna göre AP’nin bu açıdan görmediği veya görmek
istemediği o kadar çok şey var ki yazmakla bitmez.
En
canlı ve dramatik örneği Suriye…
Asıl
Suriyeliler yıllardır yaşadıkları baasçı baskı rejiminden kurtulmak için ve
demokratik haklarını elde etmek için meşru bir mücadele başlatmışlardı. Fakat
antidemokratik yönetim bu insanların haklı isteklerine silahla karşılık verdi. Ve
olay bir vahşete dönüştü.
Yıllardır
Suriye’de yaşanan vahşete karşı ve bu vahşeti destekleyen ülkelere karşı kaç
defa bu anlamda ciddi bir ikazda bulundu. Güvenlik konseyini kaş defa ikaz
etti. Bir insani vazife olarak uluslararası topluma bu konuda gereken hatırlatmayı
kaç defa yaptı. Eğer varsa ve meseleleri insani açıdan ele alıyorsa bunu sıkça
tekrar etmesi gerekir.
Diyelim
ki Suriye’nin zalim yönetimine bir şey yapamıyor veya yapamıyor, peki onu
destekleyen ülkeleri ve güvenlik konseyini neden ikaz etmiyor. Asıl o insanlar
demokratik haklarını kazanmak istiyorlar. Niye ciddi bir şekilde yanlarında
olduklarını dünyaya haykırmıyorlar.
Demek
ki meseleye bakışlarında sahtelik var, samimiyet yok… Bu yaklaşım da hedef
saptırmadan öteye geçmiyor.
Gerek
Avrupa Parlamentosunun ve gerekse benzer kuruluşların eğer bölgesel ve küresel huzur
ve güven istiyorlarsa bu hususta gerçekçi davranmaları ve samimi olarak
meselelere yaklaşmaları gerekir. Olayları saptırmakla doğrular bulunmaz.