14 Haziran 2013 Cuma

AP hedef saptırıyor


  
13 haziran Perşembe günü Avrupa Parlamentosunun ülkemizle ilgili almış olduğu uyarıcı kararı ülkemiz tarafından haklı olarak sert bir dille kınandı.
Çünkü AP olaylara kendine has olan pencereden bakarak yanlı ve tek taraflı bir karar alma alışkanlığına bir yenisini eklemişti.
Yapılan gösteriler AP’nin ifade ettiği türden barışçıl ve yasal bir gösteri olmanın ve yasalarla çerçevesi çizilmiş olan bu tür faaliyetlerin çok ötesinde yapılarak, terörist ve anarşist bir yaklaşıma dönmüştür.
Çok sayıda yakma ve yıkma olayı meydana gelmişti. Toplum huzursuz ve taciz edilmiştir…
Gördüğümüz kadarıyla Avrupa Parlamentosu gerçekleri görmezlikten gelerek, meseleyi tek taraflı ve yargısız infaz anlayışı ile değerlendirmiştir.
Aslında bu batının veya uluslararası toplumun ortak bir bakış açısı gibi duruyor ülkemiz ve diğer İslam ülkelerine karşı.
Doğruyu yanlıştan ayırma erdemini göstermemesi ve taraflı bir bakış açısına sahip olması, ön yargılı olması, AP’nin adil bir karar almasında engel teşkil ediyor.
Gösteri yapanlar bütün kuralları altüst ederek ülkemize çok zarar vermişlerdir.
AP’nin almış olduğu karar sözde sahip çıktığı barış ve uzlaşmacı yaklaşımdan ileri geliyor.
Yani evrensel bir anlayış ile konuya yaklaşıyor.
Fakat bu yaklaşımda çok eksikler var.
Bu bir evrensel mesele olduğuna göre AP’nin bu açıdan görmediği veya görmek istemediği o kadar çok şey var ki yazmakla bitmez.
En canlı ve dramatik örneği Suriye…
Asıl Suriyeliler yıllardır yaşadıkları baasçı baskı rejiminden kurtulmak için ve demokratik haklarını elde etmek için meşru bir mücadele başlatmışlardı. Fakat antidemokratik yönetim bu insanların haklı isteklerine silahla karşılık verdi. Ve olay bir vahşete dönüştü.
Yıllardır Suriye’de yaşanan vahşete karşı ve bu vahşeti destekleyen ülkelere karşı kaç defa bu anlamda ciddi bir ikazda bulundu. Güvenlik konseyini kaş defa ikaz etti. Bir insani vazife olarak uluslararası topluma bu konuda gereken hatırlatmayı kaç defa yaptı. Eğer varsa ve meseleleri insani açıdan ele alıyorsa bunu sıkça tekrar etmesi gerekir.
Diyelim ki Suriye’nin zalim yönetimine bir şey yapamıyor veya yapamıyor, peki onu destekleyen ülkeleri ve güvenlik konseyini neden ikaz etmiyor. Asıl o insanlar demokratik haklarını kazanmak istiyorlar. Niye ciddi bir şekilde yanlarında olduklarını dünyaya haykırmıyorlar.
Demek ki meseleye bakışlarında sahtelik var, samimiyet yok… Bu yaklaşım da hedef saptırmadan öteye geçmiyor.
Gerek Avrupa Parlamentosunun ve gerekse benzer kuruluşların eğer bölgesel ve küresel huzur ve güven istiyorlarsa bu hususta gerçekçi davranmaları ve samimi olarak meselelere yaklaşmaları gerekir. Olayları saptırmakla doğrular bulunmaz.