Ülkemizle
en uzun sınıra sahip Suriye’deki iç savaşın üçüncü yılına girmesinin akla gelen
ilk neden uluslararası toplumun bu vahşete duyarsız ve ilgisiz kalması.
Önde
gelen üyeleri, özellikle BM’nin 5 daimi temsilcinin bu insanlık dramında
anlaşma sağlayamamaları sürdürülebilir küresel barış içinde endişe verici bir
durum…
Bu
anlaşmazlık aynı zamanda bazı soruları ortaya çıkarıyor.
Uluslararası toplumun önde gelen üyeleri özellikle Amerika Birleşik devletleri ve
Rusya’nın böyle bir insani davada uzlaşamamaları ve ortak bir eksende
buluşamamalarının arkasındaki önemli nedenlerden biri bu ülkenin ülkemizle uzun
bir sınıra ve akrabalık ilişkilerine sahip olması mı?
İran’ın
askeri, mali ve lojistik olarak açık bir desteğinin var olması ve ABD’nin
İran’a nükleer silah üretimi iddialarına rağmen bu konudan dolayı fırsat varken
daha fazla yüklenmemesi de bir başka konu olarak dikkat çekiyor.
Stratejik
önemi olan Kusayr şehrine Esed güçlerinin üçayaklı bir saldırı başlattığı ve
buradaki insanların kuşatıldığı bildiriliyor.
Birleşmiş
Milletler ise Suriye’ye komşu olan ülkelere çağrıda bulunarak sınırlarını
sığınmacılara açık tutmalarını istiyor, aynı zamanda ev sahibi ülkelere destek
olmaları için uluslararası toplumdan acil ve güçlü yardım desteğini istiyor.
BM’nin
Göçmen Bürosunun son açıklamasına göre, 1,5 milyondan fazla Suriyeli göçmen
Türkiye, Lübnan, Ürdün ve Irak’a sığınmış bulunuyor. Giderek artan şiddet
karşısında daha fazla insanın güvenlik arayışı nedeniyle göç edeceği bekleniyor.
Kaçmaya
çalışan çok sayıda insanın tehlikeli bölgelerde sıkışabileceğinden rahatsızlık
duyduklarını BM ifade ediyor.
Uluslararası
hukuka göre, şiddetten kaçarak selamete ulaşmak isteyenler için başka ülkelere sığınmanın
zorunlu bir durum olduğunu vurguluyor.
Ayrıca,
uluslararası toplumun sığınmacıları ağırlayan ülkelere güçlü ve acil desteği
sağlamalarının hayati olduğunu vurgularken, bu ülkelerin bu yükü yalnız
başlarına omuzlamalarına terk edilmemelerini hatırlatıyor. Sadece sınır ülkeler
değil bütün ülkelerin bu işe yardımcı olmalarını isteyerek sığınmacılar için
bütün sınırların açık tutulması isteniyor.
BM’nin
buraya kadar söyledikler çok yerinde ve insani, fakat Suriye’nin kan kusan
liderinin aslında temelde olamayan meşruluğunun iki yılı aşan süre içerisinde ülkesinin
insanlarına uyguladığı insanlık dışı vahşet karşısında zaten hiçbir meşru yanı
kalmamış olması hususunu es geçiyor.
İnsanlarına
vahşet uygulayan bir kişinin, o insanları temsil yetkisinin olmaması gerekir.
Zaten bu kavganın temelinde bu şahsın demokratik yollardan değil de, zorbalık
yoluyla iktidarı elinde tuttuğu içindir.
Bu
yetmiyormuş gibi iki yılı aşan süredir ülke insanlarına eşi görülmemiş bir
vahşeti arkasına aldığı birkaç devletin desteği ile yürütüyor.
BM
sınırların açık tutulmamasının uluslararası hukuka aykırı olduğunu ifade
ediyor. Bu şekilde komşu ülkeleri ve hatta bütün ülkelerin bu hususa dikkat
etmelerini istiyor. Sınır ülkeler de bu işi bir insanlık borcu bilerek
ellerinden gelen fedakârlığı yapıyor. Ancak bu noktada uluslararası hukuku
hatırlatan BM bunca insanlık dışı eylemde bulunan bir kişiyi ve bunu
destekleyenler için neden uluslararası hukuku çalıştırmıyor.
Bu
ülkelere; ‘siz vahşete destek vermekle ‘Uluslararası Hukuku’ ihlal ediyorsunuz’
sorusunu neden sormuyor. Gerek uluslararası hukuku ve gerekse temel insan
haklarının ihlalini yapanlara karşı BM sessiz kalıyor.
Haziranda
yapılacak Cenevre toplantısında bu vahşete destek veren ülkelere ciddi
uyarıların yapılaması ve yine uluslararası topluma da bu insani konuda ciddi
uyarıda bulunulması gerekir.
Uluslararası
hukuk tek taraflı olarak değil de, bütün yönleriyle ele alınarak
çalıştırılmalı. Ve Esed çözüme yanaşmadığı takdirde BM tarafından savaş suçlusu
ilan edilerek gereken yasal işlemlerin yapılması gerekir.