5 Mayıs 2013 Pazar

Suriye'de vahşet sınır tanımıyor




Suriye’de vahşet sınır tanımıyor. Zalim lider katliamlarını sürdürüyor.
İnsan hakları kurumlarının ve uluslararası ceza mahkemesinin bu hususta yapılanların bu kurumların kuruluş amaçlarına ters düştüğüne yönelik ciddi bir açıklaması yok.
Suriye’de yapılan katliamların büyük bir insanlık suçu olduğunu, en azından Suriye’nin vahşet sergileyen yönetimini destekleyenleri bir nebze de olsa uyarı niteliğinde bir açıklama yapması gerekirdi.
Şüphesiz, Suriye’nin insanlıktan nasibini almamış sözde liderinin iki yılı aşan bir süredir yaptığı vahşetin tutulur ve savunulur hiçbir tarafı yok.
Savaşan değil, masum ve savunmasız insanları yönelik katliamlarını 2011 mart ayından beri sürdürüyor. Bir ülke harabeye dönmüş, çok sayıda tarihi özelliği ve kültür mirası olan eserlerin yıkılmasına göz yumuluyor...
Bu arada İsrail Suriye’ye ardı ardına ikinci ve üçüncü saldırısını terörist bahanesiyle yaptı. Kaynaklar ilk saldırıyı ocak ayında yaptığını söylüyor.
Hava saldırılarının ardından, İsrail’in üçüncü saldırısı Şam yakınlarına yaptığı roket saldırısı oldu ve görgü tanıklarının ifadesi saldırının orta şiddette deprem sarsıntısı yaptığı şeklinde.
İsrail söz konusu yere kimyasal silah araştırma merkezi olması gerekçesiyle saldırmış.
İsrail bu saldırıyı yaparken kendisinin sütten çıkmış ak kaşık olduğunu dünyaya ilan etmek istiyor! Saldırısını insani bir gerekçeye dayandıran İsrail yıllardır Lübnan’a, Filistin’e ve Gazze şehrine yaptığı saldırılarının hesabını da vermesi gerekir.
Kendisi yaptığı her türlü silahı masum insanlar üzerinde deneme yaparak insanlık suçu işlediğini unutmuş ve uluslararası topluma unuturmuş görünüyor.
Elbette kendi insanına karşı vahşetinde sınır tanımayan Esed’i savunmak ve masum göstermek mümkün değil; fakat gerçeklerin göz ardı edilmesi de insanlık adına uygun değil.
İsrail’in şecaati hep ‘merd-i kıpti’ benzeri oluyor. Kendisinin Esed’in başka bir versiyonu olduğunu unutmuş görünüyor…
İsrail’in bu işte başka hesapları olmalı, bir şekilde bu işe müdahil olma yolunu arıyor.
Mutlaka kendine ve kendi menfaati doğrultusunda hesapları vardır. Ya da yeni bir silah denemesi yapmaktadır.
Ancak bunu bir şekilde meşrulaştırarak, kendini haklı duruma getirmek isteğinin görünümünü veriyor dışarıya. İşgal ettiği topraklara meşru bir kapı açma amacında.
Fakat bu arada Suriye’yi bugüne kadar destekleyerek ayrımcılığı körükleyen ve esip gürleyen İran’ın İsrail’e karşı tavrı ne olacak sorusu gündeme geliyor.
Cevap olarak da yapısı gereği “hiçbir şey”… Esme ve gürleme politikasını sürdürecek.  
Çünkü takip ettiği yanlış politikası gereği savunduğu kesime değil de hep karşı tarafa yaranmıştır.
Bunları söylerken uyguladığı politikalarla bugüne kadar hep yanlış yol izlediğini hatırlatmak istiyoruz. Bunun da zararı en fazla savunduğu ülkeler olmuştur.
Temenni ederiz bu yanlışın farkına varır da daha akılcı ve makul dış politika izleyerek bölgesine zarar yerine fayda verir.
Son gelişmeler Suriye’nin yeni bir safhaya girdiği izlenimini veriyor.
Yanlışta ısrar edenlerin bu yanlışları görüp, hakkı teslim etmeleri temennimizdir; bir an evvel bu ülkede mazlum insanlara yapılan vahşetin ve akan kanın son bulması ve bölgenin huzur ve sükuna kavuşmasıdır...