Suriye’de vahşet sınır tanımıyor.
Zalim lider katliamlarını sürdürüyor.
İnsan hakları kurumlarının ve uluslararası
ceza mahkemesinin bu hususta yapılanların bu kurumların kuruluş amaçlarına ters
düştüğüne yönelik ciddi bir açıklaması yok.
Suriye’de yapılan katliamların büyük
bir insanlık suçu olduğunu, en azından Suriye’nin vahşet sergileyen yönetimini
destekleyenleri bir nebze de olsa uyarı niteliğinde bir açıklama yapması
gerekirdi.
Şüphesiz, Suriye’nin insanlıktan
nasibini almamış sözde liderinin iki yılı aşan bir süredir yaptığı vahşetin
tutulur ve savunulur hiçbir tarafı yok.
Savaşan değil, masum ve savunmasız
insanları yönelik katliamlarını 2011 mart ayından beri sürdürüyor. Bir ülke harabeye
dönmüş, çok sayıda tarihi özelliği ve kültür mirası olan eserlerin yıkılmasına
göz yumuluyor...
Bu arada İsrail Suriye’ye ardı ardına
ikinci ve üçüncü saldırısını terörist bahanesiyle yaptı. Kaynaklar ilk
saldırıyı ocak ayında yaptığını söylüyor.
Hava saldırılarının ardından, İsrail’in
üçüncü saldırısı Şam yakınlarına yaptığı roket saldırısı oldu ve görgü
tanıklarının ifadesi saldırının orta şiddette deprem sarsıntısı yaptığı
şeklinde.
İsrail söz konusu yere kimyasal silah
araştırma merkezi olması gerekçesiyle saldırmış.
İsrail bu saldırıyı yaparken
kendisinin sütten çıkmış ak kaşık olduğunu dünyaya ilan etmek istiyor!
Saldırısını insani bir gerekçeye dayandıran İsrail yıllardır Lübnan’a,
Filistin’e ve Gazze şehrine yaptığı saldırılarının hesabını da vermesi gerekir.
Kendisi yaptığı her türlü silahı
masum insanlar üzerinde deneme yaparak insanlık suçu işlediğini unutmuş ve uluslararası
topluma unuturmuş görünüyor.
Elbette kendi insanına karşı vahşetinde
sınır tanımayan Esed’i savunmak ve masum göstermek mümkün değil; fakat
gerçeklerin göz ardı edilmesi de insanlık adına uygun değil.
İsrail’in şecaati hep ‘merd-i kıpti’
benzeri oluyor. Kendisinin Esed’in başka bir versiyonu olduğunu unutmuş
görünüyor…
İsrail’in bu işte başka hesapları
olmalı, bir şekilde bu işe müdahil olma yolunu arıyor.
Mutlaka kendine ve kendi menfaati
doğrultusunda hesapları vardır. Ya da yeni bir silah denemesi yapmaktadır.
Ancak bunu bir şekilde
meşrulaştırarak, kendini haklı duruma getirmek isteğinin görünümünü veriyor
dışarıya. İşgal ettiği topraklara meşru bir kapı açma amacında.
Fakat bu arada Suriye’yi bugüne kadar
destekleyerek ayrımcılığı körükleyen ve esip gürleyen İran’ın İsrail’e karşı tavrı
ne olacak sorusu gündeme geliyor.
Cevap olarak da yapısı gereği “hiçbir
şey”… Esme ve gürleme politikasını sürdürecek.
Çünkü takip ettiği yanlış politikası gereği
savunduğu kesime değil de hep karşı tarafa yaranmıştır.
Bunları söylerken uyguladığı
politikalarla bugüne kadar hep yanlış yol izlediğini hatırlatmak istiyoruz. Bunun
da zararı en fazla savunduğu ülkeler olmuştur.
Temenni ederiz bu yanlışın farkına varır
da daha akılcı ve makul dış politika izleyerek bölgesine zarar yerine fayda
verir.
Son gelişmeler Suriye’nin yeni bir
safhaya girdiği izlenimini veriyor.
Yanlışta ısrar edenlerin bu
yanlışları görüp, hakkı teslim etmeleri temennimizdir; bir an evvel bu ülkede
mazlum insanlara yapılan vahşetin ve akan kanın son bulması ve bölgenin huzur
ve sükuna kavuşmasıdır...