“Bizim ne işimiz var
Suriye’de, Ortadoğu’da.”
Ana muhalefet partisinin
seçim meydanlarında dillendirdiği dünya görüşünden anlaşılan bu...
Yani kabuğumuza
çekilelim, sınırlarımızın ötesinde ne olursa olsun sesimiz, sedamız çıkmasın.
Başkaları ne derse
kabulümüz diyelim.
Teslimiyetçi politika
örneği sergileyelim.
Kafamızı kuma gömüp
devekuşu politikası uygulayalım.
Bir nevi uydu devlet
politikasına geçelim.
Bu anlayış mağdurlara,
mazlumlara, kimsesizlere kapılarımızı kapatalım anlayışını hatırlatıyor.
Geçmişte Rus zulmünden
kaçan Azeri kardeşlerimizi sınırdan geri çevirip kurşuna dizdiren zihniyeti
hatırlatıyor.
Bugün de neden
sınırlarımızı mağdur Suriyelilere açıyoruz diye, Ak Parti iktidarı tenkit
ediliyor.
Suriye’de yaşanan bu mağduriyetin,
bu zulmün geçek müsebbiplerine bir şey demek yerine işin kolaycı tarafı ele
alınıyor.
Böylece tek parti
döneminin anlayışını uygulayarak çaresiz insanları geri gönderip, zalim Suriye
yönetiminin zulmüne teslim edilmesi isteniyor.
Bağımsız bir devlete
yakışan bir politika değil de emperyalist sömürgeci anlayışa sahip olan devletler
ne derse ona boyun eğip, uydu devlet politikası olan teslimiyetçi bir politika
uygulansın isteniyor.
Bu da bir uluslararası politika maharetmiş gibi lanse ediliyor.
Öyle olacaksa nerde kaldı
bizim bağımsız oluşumuzun anlamı.
Uzun yıllar uydu devlet
politikasına benzer bir dış politika benimsendiği için ülkemiz her alanda
olması gereken yere gelememiştir.
Kalkınmasını olması
gereken seviyeye çıkaramamıştır.
Uydusu olunan devletler siz
yapmayın, siz karışmayın biz yaparız size de satarız dedikleri için on yıllar
boşa geçmiş.
Bu yanlış uluslar arası politika
nedeniyle yörüngesine girilen devlet bir sömürü düzeni kurarak ülkemizin geri
kalmasına istenilen kalkınma seviyesine ulaşmasına engel olmuş.
Ülkenin zararına olan bu yanlış
dış politika anlayışının 3 kasım 2002’de iktidara gelen Ak Parti iktidarlarıyla
yıkıldığını, yerine bağımsız bir ülkenin gereği olan bir dış politika
anlayışının uygulamaya konulduğunu görüyoruz.
Kendi öz iradesi
doğrultusunda bir dış ve iç politika misyonuna sahip olmak bağımsızlığın
nişanesidir.
Bu aynı zamanda kalkınan
ve güçlü bir devlet olmak için de zorunluluktur.
Elbette ülkeler
menfaatleri gereği ortak bir paydada bir araya gelebilirler.
Fakat “bize ne şundan
bundan” diyerek teslimiyetçi ya da uydu devlet politikasını benimsemek ise
ülkeyi başkalarına teslim etmek anlamına gelir.
Bugün Suriye’nin
uyguladığı bu uydu politikası nedeniyledir ki milyonlarca Suriyeli
zalim bir lider tarafından ülkelerinin başkalarına peşkeş çekilerek yerinden yurdundan
olmasına neden olmuştur.
Onun için tarih birliği,
din birliği, kültür birliği olan ve yüzlerce kilometre sınırı olan yakın bir
komşu ülkede olup bitene seyirci kalıp “bize ne” diyerek, zalimden kaçan bu
insanları geri gönderme politikası uygulamak benimsenecek bir politika olamaz.
Nerdeyse 5 yıla yaklaşan
bu insanlık dramı yüzlerce, binlerce kilometre uzaklıkta değil, hemen yanı başımızda
cereyan etmektedir.
İster istemez ülkemizi de
yakından ilgilendirmektedir.
Bize ne politikası yerine
bugün Suriye’de, Ortadoğu’da yıllardır cereyan eden insanlık dramının gerçek
müsebbiplerini tenkit etmek daha akılcı ve mantıklı bir politika olacaktır.
Uydu politikası izlemek
bir ülkenin her bakımdan gücünü de, caydırıcılığını da zayıflatır.