Bugün terörün
günümüzde ulaşmış olduğu güç, Amerika’daki ikiz kulelere 11 Eylül 2001’de
yapılan saldırısı sonrasında başlamış.
Özellikle bölgemiz, yakın
çevremiz ve Afrika’daki birçok ülkeyi etkisi altına almış.
11 Eylül saldırısının
nasılı ve nedeni gibi kafalarda oluşturduğu şüpheler hala açıklığa kavuşmamış.
Dönemin ABD başkanı bu
hususta aydınlatıcı ve mantıklı açıklama yapamamış.
Ancak bu hadise bugün
bölgemizde olan gerek terör ve gerekse iç karışıkların baş müsebbibi olmuş.
İkiz kulelerin vurulmasını
bahane eden ABD Ortadoğu’da ve Afganistan’da ve bulunduğumuz bölgedeki
birçok ülkede istikrarsızlığın oluşturulması adına eline büyük bir koz geçirmiş.
Terörle mücadele bahane
edilerek bugün birçok İslam ülkesi bu komplonun kurbanı olmuştur.
İkiz kulelere düzenlenen saldırı, insanlık
dışı ustaca bir komplo da olsa geride bıraktığı acı gerçekleri yanında ders
alınması gereken tarafı da var.
Bu saldırının İslam kimlikli
kişiler tarafından yapıldığı iddiası bütün Müslümanları ve İslam ülkelerini
töhmet altında bırakırken, o tarihten beri bazı İslam ülkeleri aradan 14 yıl
geçmiş olmasına rağmen bir türlü huzur ve sükûn bulamamış.
Bu terör olayını gerekçe
gösteren ABD liderliğindeki koalisyon güçleri söz konusu ülkelerde derin
sosyal ve psikolojik yaralar açmıştır.
Telafisi mümkün olmayan
bu yaralar insanlık adına utanç verici bir hal almış.
Ne BM’nin ve ne de uluslar
arası hukuk kurumunun hesap verebilirlik gibi bir yapısı kalmamış!
ABD’deki terörden
alınması gereken önemli bir ders ise, olayın ardından ülkedeki yönetimde
olmayan siyasi parti iktidar partisini hiçbir şekilde ağır bir şekilde suçlamamış.
Hep bir ağızdan terör
kınanmış, bu menfur olayın üzerine elbirliği ile gönül birliği ile gidilmiş.
Millet, devlet olmanın,
birlik ve beraber olmanın gerekliliğini samimi bir şekilde top yekûn olarak yerine
getirmiş olduklarına şahit olduk.
Dini, milliyeti ve vatanı
olmayan bu insanlık dışı eylem türünün üzerine bir ve beraber olarak
gitmişlerdir.
Böylece terör, terörist
ve yaptıkları eylemlere hiçbir siyasi parti, sivil toplum örgütü ve benzeri
oluşumlar destek vermemiş.
Ülkelerinin huzur ve
güvenine, birlik ve beraberliğine yönelik eylemler karşısında bir olmayı,
birlik olmayı ve iri olmayı bir temel vazife bilmenin şuuru ve aklıselimle
hareket etmişlerdir.
Hiç kimse bu işi kendine
yontmamış, bir ülkeye yakışmayacak tavırlar takınmayıp ülkelerinin birlik ve
beraberliğini ön planda tutmuşlardır.
Oysa bizde ise
sözleşmişçesine, anlaşmışçasına ölçü ve sınır tanımaz sözlü saldırılar ve hakaretlerin
yapıldığını biliyoruz.
Bir kahraman ve mağdur
edasıyla anında ağza alınmayacak ifadelerle karalama yolunu tercih etmek ne
aklın, ne mantığın ve ne de bir siyasi parti liderinin veya sivil toplum
kuruluşunun yapacağı bir iş değil.
Terörü ve onun
arkasındaki güçleri değil de bunu fırsat bilip başkalarına hakaretamiz bir
tavır takınmanın çok yanlış olduğu, yanlış olduğu gibi hukuk dışı olduğunun iyi
bilinmesi gerekiyor.
Haksız bir şekilde
birilerini karalama anlayış ve yaklaşımıyla bir yere varılamaz.
Onun içindir ki ülkemizde
terör on yıllardır devam ediyor.
Onun içindir ki terör bitirilemiyor!
Bugün gerek ülkemizde ve
gerekse diğer ülkelerde kimlerin teröre sahip çıktığı çok net olarak belli.
Bu hak ve hukuk tanımaz sahiplenme
önlenmediği için, terör de önlenememiş bugüne kadar.
Batı ülkelerindeki gibi
bütün siyasi partilerin, ilgili kurum ve kuruluşların hep birden samimi bir
karşı tavır içinde olmalarıyla bu menfur olayın üstesinden gelinmektedir.
Yoksa terörü açıkça savunan
bir siyasi partinin ya da sivil toplum kuruluşlarını mevcut yaklaşımı sürdükçe bu
işin üstesinden gelmenin zorlaşmakta olduğu iyi bilinmelidir.
Bu yaklaşım hukukla,
haklarla ilgisi olamadığı gibi bu kavramları istismar etmekten öteye geçmez!