Geçen 13 yıl boyunca Türk
ekonomisi büyük gelişmelere şahit oldu.
Bunu makroekonomik
göstergelere bakınca daha iyi anlamak mümkün oluyor.
Ak partinin iktidara
geldiği tarihteki ekonomik göstergelerle bugünkü rakamlara baktığımızda aradaki
artı fark net bir şekilde görülmektedir.
Unutulmaması gereken bir
husus ise geçen bu süre içinde Türk ekonomisi gerek dış ve gerekse iç
kaynaklı önemli engellerle karşı karşıya kalmış olmasıdır.
Ülkenin istikrar, güven
ve huzurunu bozmak için dış ve iç güçler büyük çaba göstermiştir.
Ülke ekonomisinin
karşılaştığı ilk büyük olumsuz durum 2008 yılında bütün dünyayı etkisi altına
alan küresel finans krizi olmuştur...
Ki bundan Türk ekonomisi
gerek Avrupa ve gerekse diğer ülkelere göre en az etkilenen ülke olmayı
başarmıştır.
Aradan 7 yıl geçmiş
olmasına rağmen dünya bu krizin bıraktığı olumsuzlukları tamamen üzerinden
atamamış, o tarihten beri dünya ekonomisi beklenen toparlanmayı sağlayamamış.
Türk ekonomisinin
yüzleştiği bir diğer önemli olumsuz gelişme ise Arap Baharı diye başlatılan
Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkelerindeki toplumsal demokratikleşme hareketi
olmuştur.
Dört yılı aşan bir
süredir bu hareket amacına ulaşmadığı gibi söz konusu ülkelerde derin yaralar
açmış.
Özellikle yakın komşumuz
olan Irak, Suriye, Mısır gibi ülkeler aynı zamanda ülkemizle büyük oranda
ticari ilişkileri olan ülkelerdir...
Ülke ekonomisi için bir
diğer olumsuzluk ise 2013 yılı Mayıs ayı sonu ve Haziran başlarında ülkeyi
istikrarsızlaştırmak için ağırlıklı olarak batı medyasının büyük medya
desteğiyle yapılan Gezi Olayları olmuştur.
BBC ve CNN International
yayıncılık ilkelerini kötüye kullanarak, ülkemizde kaos çıkarmak için algı
operasyonlu yayın anlayışıyla bu olaylara ciddi destek vermişlerdir.
Bu olayların ve
arkasındaki güçlerin ana gayesi Türk ekonomisini istikrarsızlaştırmak
olmuştur.
Bir başka önemli olumsuz
gelişme ise terör olaylarının yeniden başlamasıdır.
Güçlü Türk ekonomisi ve
Ak Parti iktidarları bu olumsuz olayların üstesinden gelmeyi başarmış.
Bilindiği gibi gezi
olaylarının tek hedefi ülkeyi bir Mısır, bir Irak veya bir Suriye’ye
dönüştürmeyi amaçlıyordu.
Fakat bu hain emel
sahipleri arkalarına almış oldukları iç ve dış desteklere rağmen
amaçlarına ulaşamamışlar.
Bunca iç ve dış olumsuz
gelişmelere rağmen Türk ekonomisi bu olumsuzluklarla mücadelede
başarılı olmuştur.
13 yıllık Ak Parti
iktidarı bu süre içinde ülke çapında önemli yatırımlar yapmış.
Önde gelen yatırımlara ve
hizmetlere baktığımızda; İstanbul boğazını denizin altından iki yakaya bağlayan
Marmaray raylı sistemi, ülke çapında binlerce kilometre duble yollar ve tüneller,
hizmete alınan sulama ve enerji barajları, bunların yanında yapılmakta olan 3.
Havaalanı, 3. Boğaz köprüsü, yine yapımı devam eden denizin altından boğazın
iki yakasını lastik tekerli araçlar için bağlayacak olan ikinci tüp geçit gibi
dev yatırımları saymak mümkün.
Hızlı tren projelerinin
hizmete girmesi, savunma sanayinde kayda değer projelerin gerçekleştirilmesi
ülkemiz adına memnuniyet veren önemli gelişmeler olmuş…
Bazı iç ve dış güçlerin halkın
hür iradesiyle işbaşına gelen iktidarları karalamaya çalışırken, demokrasi
çabası gösteren ülke topluklarının bu taleplerini istismar ettikleri iyi
biliniyor.
Batılı hegemonist
zihniyet bilinen o emperyalist tutumunu terk etmediği gibi, bugün demokrasi
için mücadele veren bölgemizdeki ülkelerin demokratik taleplerine destek
vermemesiyle evrensel değerlere olan samimiyetsizliğini göstermiş oluyor.
Emperyalistler dün olduğu
gibi bugün de mazlumun değil Suriye örneğindeki gibi zalimin yanında
olmayı tercih etmektedirler.
Ülkemizdeki olumlu
gelişmeleri, demokrasiyi istemediklerini, kaos oluşturmak için fırsat
kolladıklarını iyi biliyoruz.
Rusya’nın bugün katil
Suriye yönetimine olan aşırı ilgisi bunun en bariz göstergesidir.
Ülkemizin bugün Çanakkale
ruhundan daha ileri bir birlik ve beraberlik ruhuna ihtiyacı var.
O zaman karşımızda sadece
yedi düvelin güçleri vardı, bugün ise yedi düvele ilaveten onların güdümündeki
PKK ve iç destekçileri de var!